Fuar Organizatörü, Gezgin, Şiir, Yazı,
İskeçe, Boğaziçi, Antalya, İstanbul!
Önceki Ymaj
Sonraki Ymaj

SİTEDE ARA

 

 

 

 Agoras Fuarcylyk

 Agoras Fuarcylyk

 

SOSYAL MEDYA

Facebook'tan Takip EdinFollow us on TwitterBizi Linkedin'de takip edinBu siteyi favorilerinize ekleyin

Yeni Dernek & Vakıf Kurma Düşünceleri

Şafak Dergisinin 72. sayısı olan Eylül 97 sayısının ilk yazısında Rahmi Ali Eğitim yılı başlarken Batı Trakya'daki Eğitim sıkıntılarından bahsederken, Batı Trakya Azınlık Eğitim Vakfı gibi bir düşünceden bahsediyor. Böyle bir vakıf çatısı altında azınlık eğitimimizin sorunlarına bir bütünün farklı parçaları olarak bakılabileceğinden ve de farklı sorunlara çözümler üretilebileceğinden bahsediyor.

Güzel çok güzel bir fikir. Satırları okuduğum anda heyecanlandım. Uzun zamandır beynimin içinde dolaşan bir düşünce fırlıyor... Kurumlaşma, Sivil toplum yeni dernekler vs. vs. Konu çok ama çok uzun... Bakış açıları da çok farklı olabilir... Ama bir yerden başlamak lazım.
97 ilk bahar döneminde Üniversitem Boğaziçi'nde, İşletme son sınıf öğrencilerine verilen bir ders almıştım. AD401 kodlu dersin adı "Managing The Global System" , "Dünya Sisteminin Yönetimi" idi. Bu ders çerçevesinde bir dizi kurumlar anlatılıyordu. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF, IFC gibi uluslararası finans kuruluşları, uluslararası organizasyonları uluslararası sivil toplum Kuruluşları, bir dönem boyunca konumuz olmuştu.

O derslerden birinde, hocamız bir konuyu işliyordu. İnsanlık Gelişmişlik Endeksi diye bir kavramdan bahsediyordu. Kabaca Birlemiş milletlerin bazı kurumları, UNDP, Dünya bankası gibi kuruluşlar, ülkelerin gelişmişliklerini ölçmek için bir takım kriterler belirlemişler ve bu kriterlere göre ülkeleri sıralamışlar. Sıralamadan öte de bu kriterler aslında bir toplumun gelişmiş olup olamadığını gösteren ipuçları vermektedirler. Bu kriterlerden biri de "Kurumlaşmak", ya da "İhtiyaçlara göre kurum kurmak", toplumsal sıkıntıları aşabilecek kurumlar kurmak. Açıkçası bu dersi alırken bayağı bir etkilenmiştim.

Bizi Batı Trakya'yı düşünmüştüm. Sorunlarımız var. İki devletin çeşitli bakanlıklarına bakan. İki devlet farklı sebeplerden dolayı uzun süredir anlaşamayan iki devlet. Görünen o ki uzun bir süre de ilişkilerin güllük gülistanlık olması zor olan bir ortamda iki devlet. Fakat Batı Trakya Türk Müslüman Toplumu olarak bizler, bir çok konuda arada bulunarak, problemlerimizi boğazımızda, sırtımızda hisseden insanlarız. Ha sınır kapısında, ha ilkokul kapısında, ha evimizin kapısında... Bu iki devletin sonuna kadar anlaşarak, bu anlaşmanın hayatımızı değiştirecek dereceye gelmesini beklemek, anlaşılan birkaç kuşağın daha rüyası olmaya devam edecek.... (Kesinlikle kötümser değilim ancak gelişmeler hep bu doğrulturda değil mi?) Peki biz toplum olarak hiçbir şey yapamayacak kadar aciz miyiz hakikaten ?

O kadar geri bir toplum değiliz bence... Bu bağlamda Rahmi Ali'nin fikrini büyük bir içtenlikle destekliyorum. Azınlık Eğitimi Vakfının kurulmasına kesinlikle ihtiyacımız var. Gerçek anlamda çalışan , politika üreten, her iki ülke bürokrasilerine de antlaşmaların uygulanması için baskı yapan bir kuruma ihtiyacımız var... Devletlerin bürokratik yapıları her zaman politikaları anında hayata geçirecek kadar hızlı çalışmıyor bazen. Bazen de siyasîlerin tavrı ile devlet bürokratların tavrı aynı olmayabiliyor. Bu noktalarda hakikaten böyle bir kuruma ihtiyacımız var...
Ancak sadece bu kuruma mı ihtiyacımız var ? Bence daha nicelerine ihtiyacımız var. Farklı muhabbet ortamlarında, o ortamın insanları ile yapılan muhabbetlere değinerek aktarmak istiyorum.

İhtiyaç duyduğumuz kurumlardan biri de Liselerimizin Mezunlar derekeleridir. İskeçe Azınlık Lisesi Mezunlar Derneği ve de Celal Bayar Lisesi Mezunlar Derneğidir. Bunca Doktor, dişçi, işletmeci ve üniversite mezunu varken, liselerin yıllardır geçirdikleri bu kritik anlarda liselerimize yardımcı olmaları son derece acı verici değil mi sizce? Hani her lisenin mezunlar derneği olsa da, liselerimizin gelişmesine, çağdaş teknolojilere kavuşmalarına katkıda bulunsalar. Hani moral verseler lise öğrencilerine, ve ailelerine... Renk verseler, gurur verseler bu kurumun içinde yetişen genç insanlara, mezuniyet balolarıyla, yarışmalarla, eğitim projeleri ile, festivallerle, burslarla... Yönlendirseler, ağabeylik yapsalar...

Bir yazarları çizerler derneğimiz olsa. Yazın alanındaki sanatçılarımız, şairlerimizi örgütlese, Batı Trakyalı yazarların ve çizerlerin festivallere katılmalarını sağlasa, örgütlese. Batı Trakya da bölgesel, ulusal ve uluslararası festivaller düzenlese...

Bir galerimiz olsaydı. Sergilerin yapılabileceği, sanat etkinliklerinin yapılabileceği, Resim Heykel, Seramik gibi el becerileri sanatlarının öğretilebileceği... Ulusal ve uluslararası sergilerin ve etkinliklerin yapılabileceği...

Hani bir müzik derneğimiz olsaydı... Müzisyenlerin üye olup kendilerini geliştirebileceği.... Her dalda müzik derslerinin verilebileceği... Her türlü müzik etkinliklerinin düzenlenebileceği... Ulusal ve uluslararası festivallere katılabilecek sanatçılarımızın yuvası ve ocağı olabilecek kalitede çalışmalar yapsa....

Hani bir esnaflar derneğimiz olsa... Esnafımız biraz ufkunu açsa... Neye hakkı olup olmadığını anlatsa.... Dış ticaret konusunda dayanışma ve araştırma odak noktası olsa.... Arada bir bölge ekonomisi ile ilgili raporlar hazırlasa...

Bu örnekleri çoğaltabiliriz... Yukarıdaki hiçbir fikir bana ait değil. Hepsi de o alanlarda yaşayan çalışan insanlara ait.... İhtiyaçların getirdiği kurumlar bunlar... Hani bu kurumlar kurulsaydı.... her birinin ciddi bir sekreteryası olsaydı. Konularıyla ilgili havada su dövmeyip çalışsalardı.... Batı Trakya'mızın toplumunun yüzü biraz daha gülmez miydi ?

© 2011 Mehmet Dükkancy. Tüm haklary saklydyr. | Yasal Uyary | Yleti?im