Geçen yıl Boğaziçi Ünivbersite'sinde Balkan Türkleri Sergisi düzenlenmişti. Sergiye Bulgaristan ve Yunanistan'dan sergilenecek malzemelere katılacaktı. Birkaç GAT üyesi olarak sağda solda sergilenecek elbiseler sormuştuk. İstanbul'da sorup durduktan sonra anladık ki. İstanbul'da derlenmiş toplanmış bir Batı Trakya Kıyafeti koleksiyonu yoktu. Oysa Bulgaristan Türkleri adına katılan tek sergi 250 cıvarında kıyafet ve mutfak eşyası ile katılan koleksiyon bir tek kişiye aitti. 1989 göçünde Bulgaristandan gelen emekli öğretmen ve de amatör Etnograf Turgay Cin'indi. Turgay bey sergisinin her parçasını teker teker bölgelerden toplamış, Türkiye getirtmişti. Her parçasının hikayesini biliyor ve de her sergilediği giysinin renklerinin hikayesini misafirlere hevesle anlatıyordu.
Kendi Koleksiyonunu yıllarca emek vererek topladığı o kadar belliydi ki. Herşeyin ötesinde de Turgay bey biz Batı Trakyalıları son derece utandırmıştı. Çünkü karşısına Zeytin Burnunda' Şahin bölgesinden bulduğumuz Hasan Bekiroğlu ağabeyimizin küçücük 20 parçalık bir koleksiyon çıkarmıştık. Çıkardığımız sergi ile ilgili olarak ta hiç bir şey bilmiyorduk.
Bildiğim kadarıyla Yüksek Tahsilliler Derneği'nin bir Koleksiyonu hazırlanıyordu. Güzel, ancak gerisinin ne olduğunu bilmiyorum
Bu koleksiyon sergilendi yanılmıyorsam. Ancak bu konuda Kadılar Kolunda birkaç meraklı kişinin çıkıp ta birşeyler yazmasını ümit ettim hep. Ama olmadı. Kısa kısa tasvirler bile olsa. giyilen giysilerin ortamlarında olup bitenlerle ilgili kısa hikeyelerle süslense. Toplum hayatımızın bu kısmını da azınlık basınımızda kayda geçirsek
Ümit ediyorum hala !
Bundan 5 yıl kadar önce idi. Rahmetli Musatafa Mustafa'nın yayınladığı Yuvamız Dergisinde Genç Bakış Sayfalarını hazırladığımı sıralarda İskeçe de bir etkinlik izlemiştim. Dolaphan Yunan Ortaokul Öğrencilerinin bir tiyatro gösterilerini. Tiyatro bakış açısından çok etkili idiler. Yunanca olarak oynadıkları oyun çok güzeldi.. Başarılı idi. Devamında da folklor gösterisi vardı. Folklor Hocaları etkinliği sunmadan önce kısa bir sunuş yapmıştı. "Pomakların Literatüre Kayıtlı Halk Dansları olmadığı için Yunan Kültürüne ait başka danslarla çalıştıklarını
" söylemişti. HasapoServikos, Sirtaki ve diğer oynlardı sergilenen ! Trajik ve komik bir etkinlikti bence
Ama tabi bu etkinlik hiç kimse tarafından kale alınmadı. Ne de olsa biz kendi etkinliklerimizi bile çoğu zaman kale almıyorduk.
Devamında bir aralar Ortaköy'de bir ilkbahar gecesi seyrettiğim bir Gürcü Dans Topluluğundan esinlenerek "Bizde Folklor" diye bir yazım çıkmıştı Şafak Degisi'nde. Biraz eleştiri ve biraz sitem di
Ne değişti o eleştirinin yayınlandığı günden bu güne? İskeçe Türk Birliği'nin Yönetimi Değişti. Aradan 3 yıl geçmiş ve Folklor aynı şekilde hala
GAT etkinliklerinin hiçbirinde bizi yalnız bırakmayan, folklor Hocamız Orhan Rahmioğluna değil aslında sadece bu sitem. Hepimize. Gönül isterdi ki, son iki yıldır Genç Akademisyenler Topluluğu' nun düzenlediği festivale katılan İskeçe Türk Birliği'nin Folklor Grubu daha yaratıcı ettkinlikler yapsaydı. Bir defa yapılmıştı ama keşke hep yapılsaydı. Bir düğün canlandırılsa mesela. Düğün alayları. Gece düğünleri
Damat Traşları
Tütün Tarlasındaki tarla serüvenleri canlandırılsaydı. Göç canlandırılsaydı. Eğitim sorunları canlandırılsaydı
Tabiki bu işler hem sanat ruhu ister, Orhan Rahmioğlunun yaptığı gibi hem düzenli halk dansları çalışması ister, hem "yerli" gibi yazarların araştırmalarının bu konulara yoğunlaşmasını ister, hem Şükran Raif'in , Gülten Osmanoğlu'nun Tiyatro birikimi ve yaratıcılığı ister, hem de GAT 'çıların ki gibi organizasyon birikimi ister, hem de Grup Değişim gibi müzisyenler ister. Tabiki bu işe cidden sarılacak kurumlar, ve bu işi cidden üstlenip götürecek oyuncular ister.
Nerdeee ???
Olur tabi ki ama hiç bir zaman bir kişi ile birkaç kişi ile olmaz. Fikir bir olur belki ama toplulukta birlikte düşünen beyinler, yaratıcı beyinler le olur.
Niye yazıyorum sanki bütün bunları?
Geçen Perşembe 21 Mayıs 1998 Akşamı İstanbul'da Bakırköy'deki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneğinin Folklor Gecesi vardı. Zeytin Burnu şubesinin girişimleri ile çalışan ilkokul yaş grubunun bir folklor gösterisi vardı. Küçükler enfes ti. Şirindiler. ve çok ta sevimli idiler. Gece boyunca etrafta kıyafetleri ile dolaştılar. Sahne de de çok güzel bir şekilde çok tatlı bir şekilde trakya havalarını canlandırdılar. Öyle güzeldi ki Takdir ettim. İlk etapta bu inisayatifi İstanbul'da başlatan ZeytinBurnu Şubesi yetkililerini kutlarım. Bunun yanısıra da bu etkinliği diğer şubalere yaygınlaştırmayı düşünüp, bu şekilde Batı Takya kültürünü, Türkiyede doğup büyüyen gençlere, çocukalarına taşımak için çabalayan yöneticileri tebrik ederim. Bildiğim kadarıyla bir iki kez bu grup Televizyona çıkıp Batı Trakya'yı temsil etmiştir. Devamının gelmesini ümit etmekteyim.
Bir de Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği 'Kadınlar Kolunun Sergisinin bir benzerinin Türkiye'deki Dernek yetkililerince de toparlanmasını umut ederim.
Çünkü sonuçta Batı Trakya'yı Batı Trakya yapan sadece Yunanisan'da Yaşayan Türk Azınlığı olmamız değildir. Aynı zamanda Batı Trakya'nın, Batı Trakya'lının kendi rengi, kendi havaları, kendi müziği, Türküleri, Hıdrelez kutlamalarıdır. Seçek Panayırı'dır. Halk Oyunlarıdır.
Bundan dolayıdır ki belki son yıllarda başta Haluk Levent olmak üzere bir kaç rock sanatçısı, daha eskilerde de 3 Hürel, Cem Karaca, ve de Erkin Koray Rock bestelerinin temelinde hep Anadolu ezgilerini, Anadolu halkının folklorünü geliştrirdiler. Anadolu Rock diye bir kavramı Türk Müziği birikimine kazandırdılar.
Dış dünya folklor'ün değerini çok iyi biliyor. Hatta biraz gözleme dayalı tahminlere bakacak olursak gelcekte tabi olacağımız en önemli baskılar, en önemli savaşlar kültür savaşları olacaktır. Hatta olmaya başladık bile galiba