27 Haziran 2000
16-18 Haziran 2000 tarihleri arasında gerçekleşen 4. Uluslararası Batı Trakya Kurultayı esnasında Londra'da gündüz etkinliklere katılırsken akşamları da Londra'da bulunan Batı Trakyalı arkadaşlarımızla kısa gezilere çıktık.
İki akşam ardısıra gerçekleştirdiğimiz bu geziler esnasında ilgimi çeken muhabbetler ve bir tablo ile karşılaştım daha çnce hiç ama hiç farkında olmadığım. Londra'da tahminimin ötesinde genç Batı Trakyalı hayatını kurmuş, yada kurmak için çabalıyor Bu da bir göç, ama neyin göçü? Beyin göçü olduğu bariz Ekonomik sebeplerle? Psikolojik sebeplerle? Poltik sebeplerle? Bir çıkmaz dolayısıyla ?
Kurultayın ilk akşamı, 4 yıl Londra'da kalan arkadaşımız Cemil, bizi kendi arkadaşlarının takıldığı bir PUB'a götürmek üzere yola çıktık. "Champion” (Şampiyon) Pub'a varır varmaz pub'ın kaldırımnda ayakta duranlar arasında ilk dikkatimi çeken Kubilay'dı. Dönem arkadaşım Kubilay yıllar önce Dokuz Eylül İşletme'yi bittirmiş, askerliğini tamamlamış ve daha üniversitenin başından itibaren planladığı gibi Londra'ya yaşamaya gitmişti. En az 4 yıldır görüşmemiştik Kubilay'la. İkimize de sürpriz oldu. Kubilay'la sohbet ederken kaldırımdaki kalabalığa katılanlar arasında Lise' ve üniversiteden arkadaşım Erdem'le karşılaştım. Boğaziçi Makine Mühendisliği sonrasında askerliğini tamamlayıp Londra'da master'a gelmiş olan Erdem şimdi Bilgisayar programlama dili JAVA uzmanı olarak bir yazılım şirketinde çalışıyormuş. Arada Kubilay'ın kardeşi asker arkadaşım Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık mezunu Devrim, pubda olanlardandı Bir de Mimarsinan Fotoğrafçılık mezunu İskeçe'den Meral'le tanıştık.
Muhabbet eşten dostan açıldıkça arkadaşların yaşamları üstüne sohbetler muhabbetler ettik. Londra'da yaşam, para kazanma, hayatını kurma Pubda kaldığımız kısa zaman zarfı içinde başka başka arkadaşlarla da karşılaşıp kısa kısa muhabetlerimiz oldu. 4 yıldır hiç haberleşemediğimiz İstanbul Hukuk mezunu İskeçe'li Sinan Kavaz'ı da görmek güzel bir sürpriz di Pub dönüşü akşam vakti Hotelde Mahallemizden Cengiz ve Özgeyle karşılaşmak ta büyük bir sirpriz di.
Ertesi gün uçan haberler sonucunda Kurultay çalışmaları programındaki öğlen yemeği arasında yakın arkadaşlarımız, İstanbul Biyoloji mezunu Embluk Rıdvan ve Boğaziçi Mütercim Tercümanlık mezunu Sibel Osmanoğlu-Ebluk'la buluştuk. İlk anın duygusallığının ötesinde Sibel ve Rıdvan bize Londra'ya yerleşmelerinin hikayelerini anlattılar. Aslında Onlarda yeni. 8 ay kadar önce gelmişler.
"Kasım'daki Deprem esnasında Bursa'daydık” diye söze başlayıp devam ediyor Rıdvan. "Deprem korkusu, ile zaten hayatımızı nerde daha iyi kurarız arayışı birleşince, Londra'da hayatlarını kurmuş olan arkadaşları duyunca biz de cesaret ettik. Kolay olamadı.”.Sibel tamamlıyor "hiçbirimiz kendi mezun olduğumuz alanda çalışmıyoruz henüz. Zaten bu hayali bir beklenti. Geldik önce tecrübe kazanmak, piyasayı tanımak için geçici işlerde çalıştık. Kafeterya yöneticiliği, garsonluk, kağıt işleri, v.s. Şimdi ancak yavaş yavaş dilimiz oturdu ve kendi mesleğimizle ilgili alanlarda iş arıyoruz ve de Master programları için başvurularda bulunuyoruz.”
İkinci akşam dışarıya çıkıp Times nehri kıyısında Waterloo Undergraound istasyonundan BigBen saat kulesine kadar yaptığımız gezi esnasında Sibel ve Rıdvan anlatmaya devam ediyor. "Yaşam Londra'da çok pahallı! Gelirinin, ortalama % 60'ı kiraya gidiyor. Ama yaşamaya uyum sağlıyorsun yinede Ancak üstünde psikolojik bir baskı yok. Banka'ya gittiğinde kimse sana ismin Ahmet Mehmet diye yan bakmıyor. Kimse senin dinine ya da milliyetine yan gözle bakmıyor. Kimse seni farklı olmandan dolayı yargılamıyor. Önyargı ile kimse senle uğraşmıyor. Üstelik burada çalışan bir düzen var. Telefon bağlantısı için geç kalan Telefon şirketine şikayet ettik. "Sizi evde beklemek zorunda kaldığımızdan 50 pound para kazanmadık.” Şirket bir sonraki ayın faturasında 50 pound indirim yapmış! Teknisyenler geç kalıp bize zaman ve para kaybettirdi diye!!!”
Konu memlekete gelince herkezin içinde buruk bir hüzün. "Belki günün birinde döneriz. Ama burdaki düzeni orada bulamıyacağımızı da biliyoruz!” Açık açık anlatmasalar da hepsi memlektteki çıkmazlarda şikayetçi. Siyasi ve Azınlık olmamızdan kayankalanan sorunların ötesinde, kimsenin kendilerine hayatlarını kazanmaları için yol göstermedğinden dolayı herkes biraz kırgın. "Elinden tutup abilik yapan yok! İş verip adam gibi maaş veren yok! Bilgimizden tecrübemizden yararlanmak isteyen yok! Bizleri insan ve beyin gücü olarak değerlendirmek isteyen yok!” hep söylenmeyip ima edilen şikayetler
Londra ise son derece cazip bir çözü. Öyle ya artık Londra'da az buz değil en azından benim bildiğim 20 İskeçe'li arkadaş çıktı. 25-35 yaş arasında.
Bir de MimarSinan fotoğrafçılık mezunu Meral'i size anlatmak istiyorum. Meral vatansız. Bizim buradaki Aysel Zeybek gibi. Yıllar önce Annesi ile birlikte vatandaşlıktan silinmişler. Meral çocukluk haliyle olaydan ve vatansız olmanın hayatında yaratacağı etkilerden habersiz. Üniversiteyi bitirince, kendi kişiliğini bulan, kendi hayatını ellerine almak isteyen Meral vatansız olamnın çıkmazı ile karşılaşır. Bir çözüm arayışına başlar. Yolları Türkiye'de tıkanır. Devamında zarzor Londra'ya gelir ve vatandaşlığa geri alınma mücadelesini Londra'dan yapmaya başlar. Çeşitli Azınlık Hakları ve İnsan Hakları kuruluşlarına başvurmaya başlar. Hak arama serüveni de devam etmektedir.
"İngilitere Kurumları Haymatlos kimliğimle beni Yunan Vatandaşı olarak değerlendiriyorlar. Her ne kadar Türkiye'den uçup gelmiş olsam da. Çünkü sonuçta ben Yunanistan'da doğdum. Belirli bir yaşa kadar Yunan Vatandaşı idim. Ve de en önemlisi kendi isteğim, bilgim ve iradem dışında Yunan Vatandaşlığından silindim. Vatansız olduğumdan İngilitere de dahi çalışma iznim olmadığından sıkıntılar yaşıyorum. Adam gibi iş teklifleri alıyorum. Ancak bir türlü değerlendiremiyorum İmdat yardım Tek istediğim İskeçe'de Platiya'da özgür bir insan olarak, Yunan Vatandaşı olarak frape'mi içmek! Başka ne siyasi bir amacım ne de bir çıkarım var Yardım edin!”
Yunan Vatandaşlığından çıkarılan Meral İngilitere'den mücadelesine devam ediyor artık! Kimbilir kaç kişi daha var meral gibi. Meral'in konumunda! Yerli yabancı tüm ulusla ve uluslararası yabancı kuruluşlardan destek bekliyen!
Londra
Ekonomik, Siyasi, Sosyal, içerikli çıkmazlardan dolayı göçe zorlanmış Batı Trakya'lıların sığınağı! Avrupa'nın göbeğinde, Uluslararası kurum ve kuruluşlarının bazılarının merkezinde, yaşamlarının çıkmazlarına çözüm arayan, gelişmiş bir kültüre, kapasiteye, bilgi birikimine, yabancı dile sahip genç Batı Trakya'lıların sığınağı
Oysa onlara bizim burada ihtiyacımız var. Bu hikayede bir yanlışlık var. Sorumlusu onlar da değil biliyoum O zaman bu yanlışlık neden? Kimin yanlışı?