8 Ekim 2000
Bu sıralarda hiç birimiz pek de farkında değiliz ama Avrupa'nın çeşitli başkentlerinde harıl harıl Irkçılık ve İnsan Hakları tartışılıyor. Gazetemizin İkinci sayfasına bir daha şöyle bir göz atın isterseniz. İki önemli konferansın kısa ama çok kısa haberlerini bulacaksınız. Kısa diyorum çünkü o haberleri yazabilmek için şöyle bir 15- 20 sayfayı en azından okumak zorunda kalıyor insan.
Bu iki konferanstan biraz daha bahsederek durumun önemini biraz daha aydınlatamaya çalışayım.
İlk konferans geçen hafta içinde gerçekleşti. Yaz aylarında ECRİ Raporunda Batı Trakya'dan bahsedildiğine dair bir haberimiz yayınlanmıştı. İşte Bu Avrupa Konseyinin organı olan ECRI, yani Irkçılığa Karşı Avrupa Komisyonu, Avrupa'da Irkçılığa Karşı Mücadele Konferansı düzenlemektedir. Starsburg'da düzenlenen bu konferansta Avrupa Konseyi Üyesi olan Devletlerin bürokratları bir araya gelip önümüzdeki yıl 2001 Mayıs ayında Birleşmiş Milletlerin Güney Afrika'da düzenleyeceği Irkçılığa Karşı Mücadele Dünya Zirvesine hazırlanacaklar.
ECAR (European Conference Against Racism ) adı altında düzenlenen bu konferanstaki hazırlıklar esnasında devletler ırkçılığa karşı alınması gereken önlemler hakkında fikirlerini belirtip, dünya çapında ortak bir strateji ve politika belirlenmesi için çalışacaklar.
Bunun yanı sıra da insan hakları, azınlık hakları Irkçılık ve Irkçılıkla ilgili konularda çalışmalar yapan Sivil toplum Örgütleri, dernekler ve vakıflar da bu toplantıya katılarak aslında bu stratejileri belirlemeye çalışan devletlerin kendilerinin de bu konularda açıkalrı olduğunu vurgulayarak daha insancıl ve daha radikal bir şekilde kendi istemlerini, isteklerini, arzu ettiklerini belirtecekler.
Yada sadece ve sadece Irkçılığa tabi olan insanların sıkıntılarını, hukuk bilimcilerin siyasal metinler arasındaki laf dalaşlarının yanı sıra insani bir boyutla bakabilmeleri için çeşitli etkinlikler yapmış olacaklar.
Sonuç ta da amaç Irkçılığa karşı Hukuk, Siyaset, Eğitim, ve medya alanında ortak stratejiler oluşturmak.
İkinci önemli Konferans ise Polonya'nın başkenti Varşova'da gerçekleşecek. Varşova'daki toplantı ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği teşkilatı AGİT'in İnsani Boyut Değerlendirme toplantısı. AGİT'e imza atmış devletler bu toplantıda bir araya gelerek, İnsan Hakları'nda ne tür düzenlemeler yapılması gerektiği üzerine kafa yoracaklar.
AGİT Üyesi ülkelerin tümünde çeşitli türde insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Kimi ülkenin derdi milli azınlıklarla, kimi ülke'de kadın haklarıyla, çocuk haklarıyla, kimi ülke'de vatandaşlıkla, mültecilerle. Ama sonuçta insan hakları denince hiçbir ihlalin yaşanmadığı bir devlet bulmak mümkün değil. Kimi ülkede insan hakları daha ağır ihlal edilmektedir. Kimi ülkede ise geniş kitlelere değil de bir grup insanı ilgilendiren ihlallerdir.
10 gün sürecek ve gerçekleşecek 13 oturumda devlet bürokratları ve Sivil Toplum Kuruluşları konular hakkında tartışacaklar ve kendi görüşlerini savunacaklar.
AGİT toplantılarında Sivil Toplum Kuruluşlarının yeri çok önemli. Herkes söz alıp 7 dakika içinde hakkını savunabilir. Kısaca kendi yaşadığı sıkıntıdan bahsedebilir. Ama tabi ki boş boğazlık yada istediği gibi değil. Belirli bir düzene uyarak. Belirli bir sistematik içinde.
Bu toplantılarda sarf edilen her gerçek söz devlet yetkililerini sıkıştırmaktadır. Çünkü hiçbir diplomat devletinin rezil olmasını arzu etmemektedir. Çoğu durumda da devletler çıkıp kendilerini savunmaktadırlar...
O kadar önemli bir toplantı ki, her yıl, yıllık raporlarla her ülkede yaşanan insan hakları ihlallerinden bahseden Uluslar arası Helsinki Federasyonu bu AGİT toplantısının her oturumunda tartışılacak konu başlıkları altında ülkede yaşanan insan hakları ihlalleri ve problemlerden bahseden özel bir rapor hazırladı.
Raporda doğal olarak Yunanistan'da yaşanan sorunlardan da bahsedilmektedir. Doğal olarak Batı Trakya Türklerinden de bahsetmektedir.
Şimdi aklıma takılıyor, ve paylaşmak istiyorum.
Acaba bu AGİT toplantısına bizim azınlık kurumlarımızdan en azından birisi katılsaydı nasıl olurdu?
Örneğin bu toplantıya Türk Kelimesi taşıdığından dolayı, derneklerimiz katılıp kendi dertlerinden bahsetseydiler nasıl olurdu ?
Çözülmesi geciken eğitim sorunlarımız dile getirilseydi elle tutulur insan hakları ve azınlık hakları ihlalleri ile, bir de çözüm önerisi sunulsaydı nasıl olurdu?
Yıllardır çözülmeyen Müftülük sorunları hakkında güzel bir problem tarifi ve de çözüm önerisi ile katılabilseydik nasıl olurdu?
Yıllardır yönetim iradesi azınlığın elinden alınmış olan Vakıflarla ilgili sıkıntılarımızı bu tür platformlarda propaganda'dan uzak ve tamamen en ince noktasına kadar gerçek olan delillerle ve raporlarla katılsaydık bir de nasıl olmasını istediğimize dair raporlarla katılsaydık nasıl olurdu?
Nasıl olurdu Acaba?
Hakikaten nasıl olurdu ?
Kendi tahminim bir dizi problem bir yıl içinde ivedilikle çözülmeye başlardı. Çünkü Yunanistan devleti sorunları çözmek istediğinin ipuçlarını çeşitli iyi niyet hareketleri ile veriliyor.
Ama biz kendimiz galiba yıllardır bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapmadığımız için, bu yeni şartlarda sudan çıkmış balığa benziyoruz...
Dilimizde ise son günlerin moda sloganı var: "Bunları yapacak memlekette adam yok!”