3 Kasım 2000
Peşindeyiz gelişmelerin! bir şeyler oluyor ve biz arkasında kalıyoruz! Bizim için bir şeyler oluyor ve biz sonradan sadece tavır koyuyoruz! Önceden tavır koyup ne istediğimizi belirtemiyoruz! Olaylar olduktan sonra hoşumuza giderse, eşref saatimizdeysek alkışlıyoruz, değilsek tepkisiz kalıyoruz! Hoşumuza gitmezse de sadece birkaç kınama yazıyoruz! Yunan basınına ve Türk basınına! O kadar işimiz bitmiş oluyor! Milli görevimizi yapmış oluyoruz! Azınlığımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluyoruz!
Oysa tepki vermek yerine olayların önünde olmamız gerek! Tepki vermek yerine olaylar planlanırken görüş bildirmemiz gerekiyor! Olayların planlanması için ilgili kurumlara baskı yapmamız gerekiyor! Nasıl olmasını istediğimizi için görüş bildirmemiz gerekiyor!
Ama biz işin en kolayına kaçıyoruz! "Bizde adam yok!” deyip işin kolayına kaçıyoruz!
Bakın örneğin Mehmet Emin Ağa, Seres'deki son mahkemede bir 7 ay daha ceza yedi! İstinaf mahkemesi idi bu üstelik! Mehmet Emin Ağa'nın seçilmiş müftü olduğundan dolayı aleyhine açılan mahkemelerden aldığı cezalar 100 aya yanaştı! Müftülük sorunu çözüldü mü? Maalesef hayır! Üstelik İbrahim Şerif Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde davasını kazandı! Buna rağmen müftülük sorunumuz bir türlü çözülmedi! Neden?
Üniversite sonuçları açıklandı bu hafta! Yunanistan üniversitelerine girmek için sınavda başarılı olan öğrencilerin isimleri açıklandı! Ne güzel! Ancak bu gençler ne kadar başarılı olabilecekler üniversitelerinde? Ne kadarı kendi kişiliğini koruyarak Yunan toplumunun arasında yaşayabilecekler! Asimile olmadan entegre olabilecekler? Bu çocukların ne kadarı Türkçe'yi rahat kullanabiliyorlar? Ne kadarı Yunanca'ya hakim? Bu çocuklar nasıl bir ilk ve orta eğitimden geçiyorlar?
İşte hep meydanda, geçen ay başında Mihenk Dergisi bu ay da Öğretmenin sesi eğitim sorunlarımızı birer dosya ile gündeme getiriyorlar! İlkokul öğretmenleri sorunu son derece ciddi bir sorun. Birkaç yıl sonra meydanda sadece SÖPA mezunu öğretmenler kalacak! Derslerinde "Hava üşüdü giyiniz bufan!”, "Alıyorsunuz bir haraka çiziyorsunuz bir grami!” diye türkçe ders anlatan hocalara kalıyor meydan! Sözlü ya da yazılı olsun tercüme yaptıklarında yetersizlikleri besbelli olan öğretmenlere kalıyor meydan!
Bu sorunun çözülmesi için, ne tür çalışmalar yapıyor azınlık eğitim kurumlarımız? Birkaç ilan çıkararak SÖPA'lı öğretmenlerin insanca duygularını incitmekten öte ne yapabiliyoruz? Biz SÖPA'lı öğretmenleri mi eleştiriyoruz, bu düzeni mi? Eleştirdiğimizi geliştirmek ya da değiştirmek için ne yapıyoruz?
Medreseler kapansın diyoruz! Yunanlı basın yayın organları bizim bu isteğimizi biraz da değiştirerek "Azınlığın önde gelenleri okulların kapanmasını istiyor!” diye yansıtıyor. Hatta bunun propagandasını halkımız arasında da yaymaya çalışıyorlar! Peki biz ne yapıyoruz? Üzücüdür ki basında çok net ve çok açık bir şekilde medreseler konusunda görüşlerimizi bildirmiyor kimse? Örneğin medreseler konusunda kapsamlı bir çalışma henüz yayınlanmadı, hatta yapılmadı herhangi bir kurumumuz tarafından!
Olaylar akıp gidiyor! Gelişmeler üst üste geliyor! Eskiden hep bağırıyorduk azınlık olarak! İnsan Haklarımız çiğneniyor! Azınlık haklarımı ihlal ediliyor! Bütün bu bağırmalarımız bugün uluslar arası ortamlara taşındı! AGİT' İnsani boyut Değerlendirme/Uygulama toplantılarında yabancı İnsan Hakları Azınlık Hakları kuruluşları tarafından dile getiriliyor!
İşte şimdi tam zamanı! Azınlık kuruluşları olarak azınlığımız bu konuda şunu düşünüyor, bunu üstüyor demenin tam zamanı! Ama üzücüdür ki basının dışında bu konularda çözüm teklifi üretmek için çalışma yapan, araştırma yapan, fikir üreten herhangi bir kurum yok maalesef!
Acıdır ki, işte bu şekilde olayların peşinden geliyoruz! Ve daha da acısı ağzımızdan düşmeyen bir laf var: "Adam yok!”