6 Ocak 2001
Yeni Yılınız Kulu olsun değerli okuyucular. Mutlu bir yıl, güzel bir yıl diliyorum hepinize. Hayatınızda dilediğiniz bütün güzellikler gönlünüzce olsun.
Her nedense eski yılın son günleri, yeni yılın ilk günleri insan için bir değerlendirme fırsatıdır. Şöyle bir arkaya bakıp geçmiş yılı değerlendirme vaktidir. Geçmiş yılın değerlendirmesi sonucunda elde edilen tabloya bakarak da yeni gelen yıl için bir hesap, kitap yapma fırsatıdır yeni yılın ilk günleri. Kimimiz kendimize yeni hedefler koyarız. Kimimiz eski hedeflerimizi parlatır, hatırlatırız kendimize. Kimimiz de daha önce koymuş olduğumuz hedefleri bir daha gözden geçirir değerlendiririz.
Kimimiz de sadece çaresiz geçmiş yılın, yılların olumsuzlukları içinde hüzünden kıvranırken gelecek yeni yılın daha az hüzün, daha çok umut ve olumlu gelişmeler getirmesi için umut eder dururuz.
Sözü kendi toplumsal sorunlarımıza, azınlık sorunlarımıza getirmek istiyorum
Geçmiş bir yıla bakınca belli belirsiz birkaç olumlu gelişme görüyorum.
Türk Yunan ilişkilerinde bir yumuşama dönemi idi 2000 yılı. Her ne kadar arada bir yeni pürüzler yaşamış olsak da 2000 yılında Türkiye ve Yunanistan devletleri karşılıklı yakınlaşma dönemi yaşadılar. Her iki ülkenin dış işleri bakanları, İsmail Cem ve Yorgo Papandreu'nun buna katkısı tartışılmaz tabi ki...
Ancak bu iki bakanın dışında, her iki ülkeden Sivil toplum kuruluşları, eğitim kurumları, mesleki gruplar da, iş adamları da birbirlerine yakınlaşmak için ciddi çabalar içine girdiler. Bu da son derece sevindirici bir tablo. Uzun yıllar en azından kişisel olarak hayal ettiğim bir tablo. İki ülke insanı bu güne kadar bir biri hakkında iki ülke siyasetçilerinin ve medyanın olumsuz dolduruşları ile birbirlerini tanıyordu.
Bu karşılıklı gidip gelmeler sonucunda, bu ikili tanışıklıklar sonucunda muhakkak ki geçmiş yılların, korkuları yıkılıp gidecektir. Ancak doğrusu yapılacak daha çok çalışma var.
Türkiye Yunanistan arasındaki bu yakınlaşma doğal olarak Batı Trakya Türk Azınlığı'nı da olumlu yönde etkiledi. Batı Trakya Türk Toplumunun sorunlarına bakınca nispeten güzel gelişmeler görmek mümkün. Bu güzel gelişmeleri de içtenlikle desteklediğimi belirtmek istiyorum. Ancak bu olumlu gelişmeler yıllardır birikmiş olan problemlerimizin çözüldüğü anlamına gelmemektedir.
Türk Kimliği'nin tanınmaması hala çözülmemiş sorunlarımızın başındadır. Yunan devleti her ne kadar Türk insanının varlığını inkar edemese de, azınlığımızın Türk Azınlık olarak tanınması konusunda herhangi bir adım atmamıştır, atamamıştır. İskeçe Türk Birliğinin davasının Yargıtay'dan geri dönmesi sevindirici bir gelişmedir. Ancak dava henüz sonuçlanmış değildir. 2001 yılının İskeçe Türk Birliğinin eski resmiyetine kavuşacağı bir yıl olmasını diliyorum.
Azınlığımızın eğitim alanındaki sorunları da tamamen çözülmüş değildir. İki hafta önceki yazımda da uzun uzun belirtmiştim. Anaokulları konusunda devletin uygulamaya kalktığı Yunanca Anaokulu sistemi azınlığın kendi isteğine ters düşen bir sistemdir. Bu konuda henüz hiçbir gelişme yok.
İlkokullarımızın seviyesiz, ve kendilerine bile faydası olamayan öğretmenleri konusu da çözüm bekleyen ciddi konulardan biridir. Yetersiz öğretmenlerin, en azından azınlığımızın gelişmesine katkıda bulunacak bir akademik düzeye çıkartılmaları gerekmektedir.
Orta eğitimde ise sorunlar her alanda hala mevcut. Yeni kitaplar hala ortalıkta yok. Yeni ve genç öğretmenlerin büyük bir kısmı hala tayin bekliyor. Belli alanlarda ise ciddi öğretmen sıkıntısı devam ediyor. İskeçe'de de Gümülcine'de de yeni okul binaları acil ihtiyaç. Hatta İskeçe Azınlık Lisesi'ne yeni bir bina ciddi ciddi bir ihtiyaç. Şu anda ders yapılan eski tütün deposu vilayetin bir binası. 2001 yılında İskeçe Azınlık Lisesi'nin yeni çağdaş bir binaya kavuşmasını diliyorum.
Dini sorunlarımız arasında Müftülük sorunumuz ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Mehmet Emin Aga'nın 14 mahkemesi, hala devam ediyor. 100 ayın üstünde mahkumiyet ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 3 başvuru... Müftülük Sorununu çözümü için Yunanistan'ın kaç kez Avrupa İnsan Hakları mahkemesinden mahkumiyet alması gerek? Yunan devleti uluslararası kamuoyunda küçük düşmeden bu sorunu çözemez mi?
Vakıf mallarımız, Vakıf yönetimlerimiz yıllardır çözüm bekleyen bir sorunumuz. Ha bu gün ha yarın seçim yapılacak derken vakıf mallarımızın yönetimi hala atanmış insanların elinde. Yapılması gereken Cemaat İdaresi seçimleri bir türlü yapılamadı. Neden 2001 yılı bir çözüm yılı olmasın ki?
Azınlık olarak yaşadığımız problemlerin listesi uzadıkça uzuyor. Hepsine birden bir yazıda değinmek mümkün değil. Sadece kısa kısa hatırlatmalar amacım. Bu tür siyasi irade ile çözülecek sorunlarımızı yanısıra ele alınmayı bekleyen bir sürü toplumsal, ekonomik sorunumuz daha var.
2001 yılının, iki ülke arasındaki ilişkilerinde olumlu gelişmelerin olduğu, Yunan Yönetiminin azınlığımıza karşı daha da iyi niyetli yaklaştığı ve azınlığımızın sorunlarının çözüldüğ