28 Nisan 2001
Geçen hafta, bir dizi özel işlerim yüzünden Türkiye'deydim. Ziyaret ettiğim kentlerde işlerimi yapmanın yanı sıra üniversite yıllarımdan arkadaşlarla karşılaşma, kısa da olsa sohbet etme imkanım oldu. Sohbet ettiğim arkadaşlarımın bir kısmı da Batı Trakyalı arkadaşlardı.
Türkiye devletinin ekonomisinin ciddi bir deprem sonucunda sarsıldığı bu günlerde, ciddi bir ekonomik krizin yaşandığı bu günlerde herkes kendisini sorguluyor. "Biz bir yanlış yapıyor muyuz? Ben bir yanlış yapıyor muyum?” Şirketlerin bir kısmı küçülerek eleman çıkarıyor. Bursa, Denizli gibi tekstil kentlerinde küçük atölyelerden büyük fabrikalara kadar bir çok iş yeri durmuş durumda. Bir çok yönetici pozisyonunda çalışan genç beyin de işten çıkarılmış, yada her an çıkarılma korkusuyla. Bu ekonomik krizden çıkmak için şirketler çeşitli farklı politikalar izliyor.
Haberlerden sık sık izliyoruz. Çeşitli bankalar hortumlandığından dolayı kamulaştırıldı. Bu bankaların bir kısmı eleman fazlasını bile işten çıkardı. Bankacılık sektörü bir kriz yaşıyor. Bankacılık sektörü yaşadığı bu kriz yüzünden dolaylı ya da dolaysız bir çok başka sektör de etkileniyor. Nerdeyse iki aydır bir durgunluk var piyasalarda. Kapanan şirketler bile var. İşçisini işten çıkarmak zorunda olanlar bile var. Türkiye ekonomisi son iki aydır son derece ciddi bir darboğazda.
Gittiğim görüştüğüm yerlerde iki tür sohbetler dinledim.
Bir grup insan, ciddi ciddi Yunanistan'a geri dönmeyi düşünüyor. Özellikle 40 yaşının üstünde olanlar, bu ekonomik kriz vesilesiyle geri dönmeyi düşünüyorlar. Geçmişte Batı Trakya'dan ekonomik baskılar yüzünden ayrılmış, İskeçe'de, Gümülcine'de yatırım yapamamış ve Türkiye'ye sadece yatırım yapabilmiş insanlar geri dönmeyi düşünüyor. Bir bakıma, 90'lı yılların öncesinde Batı Trakya'da yoğun siyasi ve ekonomik baskılar yüzünden göç eden, sermayesini Türkiye'ye taşımak zorunda olanlar bu gün geri dönmeyi düşünüyor.
Bir başka grup insan daha var. 70'li yıllarda doğmuş. 80'li yıllardan itibaren eğitiminin bir kısmını Yunanistan'da bir kısmını Türkiye'de yapmış. 90'lı yıllarda Türkiye'nin en gelişmiş üniversitelerinde okumuş. Üniversiteyi bittirdikten sonra askerliğini gelip Yunanistan'da yapmış. Sonra da Türkiye'nin büyük kentlerinde iş hayatına atılmış. Bahsettiğim genç nesil insanlar. Batı Trakya'lı genç beyinler.
Türkiye'de ekonomik kriz olmasına rağmen, bu genç nesil Türkiye'den ayrılmayı düşünmüyor. Türkiye'den ayrılmayı düşünenlerde, ben gidersem ancak Avrupa'ya ya da Amerika'ya giderim diyorlar. Bunu derken de boş konuşmuyorlar. Çünkü en azından birkaç defalığına bir Avrupa kentine, bir Amerika kentine gitmiş insanlar... Dolayısıyla nereden bahsettiklerini biliyorlar.
Türkiye'de ciddi bir ekonomik kriz olmasına rağmen... Bu yeni nesil babaları gibi, amcaları gibi geri dönmeyi düşünmüyor. Geri dönmeyi düşünenler ise babaları, amcaları, dayıları, anneleri, halaları., teyzeleri.
Neden peki?
Bir arkadaşın yorumu çok basitti...
"Batı Trakya çok küçük bir yer...Birincisi, kariyer imkanı yok. İkincisi ekonomik anlamda piyasa dar. İş olanakları yok. Üçüncüsü de kent hayatına alıştıktan sonra bir daha kasaba ve ya köy hayatına dönmek zor.”
Düşündükçe, Batı Trakya'dan beyin göçünün önüne geçemediğimizin farkına varıyorum...