4 Temmuz 2000
Bu sayımızda yayınlanan ECRİ Raporunu dikkatlice okurken aklımda bir dizi soru oluştu. Kafamı bu sorularla kurcalarken, özellikle de internert üstünden yunan basınının konuya ilgisizliğini dikkat çeken mesajlar almaya başladım. Atina ve Makedonya haber ajansı kısa satırlarla verdiler belki de geçiştirdiler raporu
Raporu dikkatlice okuduğumda farkına vardım ki Yunanistan'a yönelik bu eleştiriler sadece Batı Trakay Tük Azınlığının sorunları üzerine değil, genelde Yuanistanda yaşayan diğer Yunan olmayan, farklı milliyetlerden, etnik kökenlerden, farklı dinlere inananan insanların yaşadığı sıkıntılardan da bashediliyor. Ancak batı Trakya Türk Azınlığı için Raporda özel bir bçlüm ayrılmış ve bu özel bölüm içinde konular işlenmiş.
Dikkat çeken bir başka konu da Raporun sonunda Yunanistan adına raporda yazılan eleştirilere devlet edına cevap verilmesi
Birşeyler değişiyor Siyasi ortam değişiyor. Türkiye Yunanistan arası yumuşama bütün dünyanın kamu oyunda memnuniyetle karşılanıyor. Bunun Yanısıra Yunanistan gitgide daha da Avrupa'lı bir ülke olma doğrultusunda çabalarını geliştiriyor. İnsan hakları ihlallerini, Azınlık hakları ihlallerini düzeltmeye çalışan bir yeni kuşak siyasetçi var meydanda
Ancak bu değişimin sebeplerini de hakikaten dikkatle tanımlamak gerekiyor.
Türk Yunan ilişkilerindeki bu güzel yumuşama ortamı, yıllardır birikmiş sorunlarımızın çözülmesi için güzel bir ortma yarattı. Nihayet te bir dizi problem en azından geçici çözümlerle çözümlendi. Örneğin Orta okullara öğrenciler için Kura sistemi hala geçerli ancak, uygaulanmıyor ve öğrencilerin tümü alınıyor. Nihayet ilkokul kitapları geldi, ortaokul kitapları da yolda, ancak öğretmen açığı sorunu bir türlü ivedilikle çözülemiyor.
Acaba bu gelişme sadece ve sadece Türk Yunan ilişkilerindeki düzelmeye mi bağlı?
Ankara'da katıldığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantısında özellikle milletvekili olmayan, meclisteki toplantıya dinlayici olarak katılan, Prof. Baskın Oran, Prof. Can Baydarol, ve Prof. Yüksel İnan'ın konuşmalarından elde ettiğim birikimle olaylara daha geniş baktığımda görüyorum ki bu gelişme sadece Türk Yunan ilişkilerine bağlı değil. Yıllardır Avrupa birliğinde karakoyun muamelesi gören Yunanistan karakoyun olmaktan kurtulmak istiyor. Çağdışı anlamsız politikalara devlet bütçesinin içinden pay ayırmak istemiyor. Bunun yanısıra da Birleşmiş Milletler, AGİT, Avrupa Konseyi gibi bağlı olduğu diğer uluslararası kurumlar içinde imzaladığı sözleşmeleri hayata geçirip, çağdaş bir ülke olmak istiyor. Bu bakış açısından bakan Yunanlı diplomatlar, Bürokratlar ve çağdaş siyasetçiler Azınlık haklarında, ve İnsan Haklarından bir ilerleme kaydedilemesinin şart olduğunun farkına varıyor.
Öyle ya şu ana kadar Helsinki Watch, Human Rights Watch, International Helsinki Federation gibi kurumlar 3 özel rapor yayınladılar Batı Trakya üzerine, Uluslararası Helsinki Federasyonunun sene sonu raporlarında Batı Trakya Türk Azınlığından hep bahsediliyor. Amnesty International geçenlerde İfade özgürlüğü kısıtlaması adına bir rapor'da Mehmet Emin Aga ve Müftülük sorunundan bahsetti.
Onun da ötesinde, (Interational Helsinki Federation) Uluslararası Helsinki Federasyonunun, ve Azınlık Hakları Grubu (Minority Rights Group) Üyesi Yunanistan Helsinki Gözelmciliği ve Azınlık Hakları Yunanistan Grubu 3 yıldır Batı Trakya'da bir ofis bulundurmaktadır.
Demek istrum ki Uluslararası Kamuoyunun dikkatini yeterince çektik. Birhayli biliniyoruz. Yunanistan yeterince tepkiler alıyor zaten bu sözkonusu yabancıo kurum ve kuruluşlardan. Türk Yunan İlişkilerindeki bu yumuşamadan da istifade ederek problemlerimizi çözmek istediğine inanıyorum
Ancaaaaaak!
Önemli olan PROBLEMLERİMİZ NASIL ÇÖZÜLECEK ?
Batı Traya Türk halkını tanımayan Yunan Devletinin bürokratlarının istediği gibi mi ?
Batı Trakya'daki Azınlık toplumun dokusunu, yapısını, iç dinamiklerii bilemeyen Türk Bürokratlarının istekleri doğrultusunda mı ?
Yabancı, Avrupalı Amerikalı araştırmacıların istekleri doğrultusunda mı?
Yoksa bizim kendi azınlık toplumumuzun isteği doğrultusunda mı ?
Önemli sorular, ecel soruları bunlar
Çönkü doğrusu şu ki biz bugünlerde yangelip yatarsak bizim problemlerimizi başkaları kendi istedikleri gibi çözecekler. Onların işlerine gelirse bizim fikrimizi alacaklar. İşlerine gelmezse bizi dinlemeden istediklerini yapacaklar
Yanlış anlaşılmasın Tabi ki problemlerimiz başta Yunanistan ve Türkiye arasındaki huluki ilişkilere oturtulacak Ama diyorum ki 1923 Lozan anlşamsının yapıldığı Batı Trakya, 1952 lerde ilk Kültür Anlaşmalarının yapıldığı batı Trakya ile bu günkü batı Trakya Türk Toplumu son derece farklı yapılarda
Bir zamanlar iki lisemiz vardı. Yeter di Ancak bu gün iki lisemiz de yetmiyor Yunan liselerine, Türkiye ye eğitim göçü veriyoruz. Bundan dır ki Türkiye de okuyanlar Yunanca, Yunanistan da okuyanlar da Türkçe'I adam gibi öğrenemiyor.
O zaman bizim oturup azınlık liselerini nasıl geliştirebiliriz, iki devletten ne isteyebiliriz gibi kafa yormamız gerek. İsteklerimiz tabi ki Lozan ve diğer uluslararası anlaşmalara aykırı olmadan
Aslında toplumumuzun Liderlerinin, başta şu an tek milletvekilimiz olan Galip Galip'in, Danışma Kurulu'muzun, ilgili kurumlarımızın yapması gereken çooook şey var
Kızan kafamla ben böyle görebiliyom sayın abiler!