ŞAFAK DERGİSİ ve Dergideki Yazılarım Hakkında Kısa Açıklama
Şafak Dergisi, Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığının Tek kültür Sanat dergisidir. 1989 Kasım Ayında, Mücahit Mümin, Rahmi Ali ve Mustafa Tahsinoğlu ile yayın hayatına başlayan ŞAFAK Dergisi, 15 yıldır aralıksız bir şekilde yayın hayatına devam etti. Şafak Dergisi Ağustos 2005 sayısından sonra yayın hayatına son verdi.
Batı Trakya gibi, Edebiyatın pek de revaçta olmadığı, fazla okumayan bir toplumda 16 yıl boyunca Şafak Dergisi genç Batı Trakyalı yazar ve şairlerin su yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. Bu genç yazarların katkılarıyla da çorak toprak edebiyatı genişlemiş, konu itibarıyla da zenginleşmiştir.
Batı Trakya gibi, Edebiyatın pek de revaçta olmadığı, fazla okumayan bir toplumda 16 yıl boyunca Şafak Dergisi genç Batı Trakyalı yazar ve şairlerin su yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. Bu genç yazarların katkılarıyla da çorak toprak edebiyatı genişlemiş, konu itibarıyla da zenginleşmiştir.
MİLANO - LONDRA [Neogöçmen Portreler - 1]
Bir şeyi bir türlü çözemiyorum...
70'li yıllarda, 80'li yıllarda hatta ve hatta 90'lı yıllarda Yunan Vatandaşlık Yasasının ünlü ırkçı 19. maddesine göre bir sürü insan vatandaşlıktan atıldı. Bir sürü insan siyasi ve ekonomik kısıtlamalar ve baskılardan dolayı istemeye istemeye Türkiye'ye Almanya'ya İngiltere'ye göç etti. Hatta Batı Trakya'nın Yunanistan'a kalmasından sonra her on yılda farklı sebeplerden dolayı göçler yaşandı... Ancak son yıllarda iki ülke arasında yakınlaşmadan sonra çok ciddi bir yumuşama gözlemleniyor. En azından ekonomik kısıtlamalar ve baskılar geriledi, etkisini kaybetti. Ön yargılar baki tabi ki... Ancak eskisi gibi değil...
Fakat biz yine göçmeniz be Yusuf... Üstelik bizimkisi siyasi göç de değil... Tercihi bir göç... Düşünüyorum da galiba biz sosyolojik olarak değerlendirirsek Neogöçmen mi oluyoruz... Yoksa Post modern Zamanların Post Modern Göçmenleri miyiz?
70'li yıllarda, 80'li yıllarda hatta ve hatta 90'lı yıllarda Yunan Vatandaşlık Yasasının ünlü ırkçı 19. maddesine göre bir sürü insan vatandaşlıktan atıldı. Bir sürü insan siyasi ve ekonomik kısıtlamalar ve baskılardan dolayı istemeye istemeye Türkiye'ye Almanya'ya İngiltere'ye göç etti. Hatta Batı Trakya'nın Yunanistan'a kalmasından sonra her on yılda farklı sebeplerden dolayı göçler yaşandı... Ancak son yıllarda iki ülke arasında yakınlaşmadan sonra çok ciddi bir yumuşama gözlemleniyor. En azından ekonomik kısıtlamalar ve baskılar geriledi, etkisini kaybetti. Ön yargılar baki tabi ki... Ancak eskisi gibi değil...
Fakat biz yine göçmeniz be Yusuf... Üstelik bizimkisi siyasi göç de değil... Tercihi bir göç... Düşünüyorum da galiba biz sosyolojik olarak değerlendirirsek Neogöçmen mi oluyoruz... Yoksa Post modern Zamanların Post Modern Göçmenleri miyiz?
BEKİROVA-FORUM@INTERNET.ORG [Neogöçmen Portreler -2]
Arkadaşlar, size bir önerim, sizden bir ricam var.
En son seçimlerinde köyümüze gittim. Köyümüzün meydanındaki Osmanlı döneminden kalan Osmanağa Çeşmesi'nin harabeye dönüştüğünü gördüm. Belediye tamir etmek istiyor. Ancak köyün vakıflarından sorumlu ihtiyar heyeti Yunanlının parası karşımasın diye itiraz ediyor. Belediye başkanı ve köyümüzün vakıflar sorumlusu ile konuştum. Eğer ki Osmanağa Çeşmesine halktan bir para toplanırsa belediye izinleri ayarlayacak, köyümüzün iki ustası tamir edecek, vakıflar sorumlusu da itiraz etmeyecek.
Önerim şu:
Gelin hepimiz 100 € luk bir bağışta bulunalım. ... çeşmenin restorasyonu bir törenle açılacak. Törende de “Bu Restorasyon çalışması Bekirova Forum @ Internet önderliğinde toplanan bağışlarla 2004 baharında yapılmıştır” diye bir plaket asılacak.
En son seçimlerinde köyümüze gittim. Köyümüzün meydanındaki Osmanlı döneminden kalan Osmanağa Çeşmesi'nin harabeye dönüştüğünü gördüm. Belediye tamir etmek istiyor. Ancak köyün vakıflarından sorumlu ihtiyar heyeti Yunanlının parası karşımasın diye itiraz ediyor. Belediye başkanı ve köyümüzün vakıflar sorumlusu ile konuştum. Eğer ki Osmanağa Çeşmesine halktan bir para toplanırsa belediye izinleri ayarlayacak, köyümüzün iki ustası tamir edecek, vakıflar sorumlusu da itiraz etmeyecek.
Önerim şu:
Gelin hepimiz 100 € luk bir bağışta bulunalım. ... çeşmenin restorasyonu bir törenle açılacak. Törende de “Bu Restorasyon çalışması Bekirova Forum @ Internet önderliğinde toplanan bağışlarla 2004 baharında yapılmıştır” diye bir plaket asılacak.
Başarısının sırrını okumakta gören genç yazar Mehmet Dükkancı ile söyleşi
Söyleşiyi Yapan Rahmi Ali:
Mehmet Dükkancı, Şafak Dergisi ailesi içinde yetişmiş, kendi deyişiyle “hayatla dans eden ve hayat dansını yöneten, ya da hayat dansını yönetebilecek bir güce sahip bir insan...” Öğrencilik yıllarında söylenmiş bu sözlerin peşinden ısrarla koşan Mehmet Dükkancı, kendisine olan güveni ve topluma somut bir şeyler verebilmenin heyecanı ve düşüncesiyle yaşıtları arasında kendine ayrı bir yer ayırtmış olan bir genç. Toplumda politikadan önce sanat ve kültürün yararına inanmış bir genç olarak Şafak Dergisinin gelişmesi için elinden geldiğince çalışmış, yeni kuşağa örnek olacak bir şekilde şiir, deneme, eleştiri yazılarıyla okuyucuya ulaşmış, bu günkü Genç Akademisyenler Topluluğu'nun kurulmasında önemli bir rol oynamış, bazı sosyal ve kültürel etkinliklerin yapılmasında öncü görevlerde bulunmuş, insan hakları konusunda aktif görevler almış bir aydın... şimdi Şafak dergisi okurları için Mehmet Dükkancı yeterince bilinip tanınıyor elbet. Şiirleri, denemeleri, öykü denemeleri... Ben bütün bunların ışığında Mehmet Dükkancı'ya bazı sorular yöneltmek istiyorum. Hem kendisini, hem de düşüncelerini, hem de yarına yönelik tasarımlarını öğrenmek açısından...
Mehmet Dükkancı, Şafak Dergisi ailesi içinde yetişmiş, kendi deyişiyle “hayatla dans eden ve hayat dansını yöneten, ya da hayat dansını yönetebilecek bir güce sahip bir insan...” Öğrencilik yıllarında söylenmiş bu sözlerin peşinden ısrarla koşan Mehmet Dükkancı, kendisine olan güveni ve topluma somut bir şeyler verebilmenin heyecanı ve düşüncesiyle yaşıtları arasında kendine ayrı bir yer ayırtmış olan bir genç. Toplumda politikadan önce sanat ve kültürün yararına inanmış bir genç olarak Şafak Dergisinin gelişmesi için elinden geldiğince çalışmış, yeni kuşağa örnek olacak bir şekilde şiir, deneme, eleştiri yazılarıyla okuyucuya ulaşmış, bu günkü Genç Akademisyenler Topluluğu'nun kurulmasında önemli bir rol oynamış, bazı sosyal ve kültürel etkinliklerin yapılmasında öncü görevlerde bulunmuş, insan hakları konusunda aktif görevler almış bir aydın... şimdi Şafak dergisi okurları için Mehmet Dükkancı yeterince bilinip tanınıyor elbet. Şiirleri, denemeleri, öykü denemeleri... Ben bütün bunların ışığında Mehmet Dükkancı'ya bazı sorular yöneltmek istiyorum. Hem kendisini, hem de düşüncelerini, hem de yarına yönelik tasarımlarını öğrenmek açısından...
SELANİKTEN YENİ BİR GÖÇÜN SİNYALLERİ
[SAFAK Dergisi, Yıl 15, Sayı 146, Haziran 2004]
Ocak ayının sonunda bir iş seyahati vesilesi ile üç günüğüne Selanik'te bulundum. Bu üç gün boyunca Selanik'in farklı bir yüzüne ve farklı bir boyutuna kısmen tanık oldum. Bu tanıklığım ve bende yarattığı düşüncelerin toplumsal bir değeri olduğu düşüncesiyle bunları yazıp paylaşma ihtiyacını hissettim.
Hepimizin bildiği gibi 1996 yıllarında Yunanistan Milli Eğitim Bakanlığının aldığı bir karar neticesinde Batı Trakya'lı lise öğrencilerine özel bir kontenjan hakkı tanınarak Batı Trakya Türk azınlığının gençlerine Yunanistan Üniversitelerinin kapıları açıldı. Çok düşük bir puan alarak da olsa Yunanistan üniversitelerine girmek mümkün olmuştu.
Ocak ayının sonunda bir iş seyahati vesilesi ile üç günüğüne Selanik'te bulundum. Bu üç gün boyunca Selanik'in farklı bir yüzüne ve farklı bir boyutuna kısmen tanık oldum. Bu tanıklığım ve bende yarattığı düşüncelerin toplumsal bir değeri olduğu düşüncesiyle bunları yazıp paylaşma ihtiyacını hissettim.
Hepimizin bildiği gibi 1996 yıllarında Yunanistan Milli Eğitim Bakanlığının aldığı bir karar neticesinde Batı Trakya'lı lise öğrencilerine özel bir kontenjan hakkı tanınarak Batı Trakya Türk azınlığının gençlerine Yunanistan Üniversitelerinin kapıları açıldı. Çok düşük bir puan alarak da olsa Yunanistan üniversitelerine girmek mümkün olmuştu.
STARA MİESTO (ESKİ ŞEHİR) - VARŞOVA - POLONYA'DA PAZAR KEYFİ
Pazar,13 Eylül 1998
Diyeceğimi söyleyebildim mi bilmiyorum... Ama farkındayım ki istediğim gibi söyleyemedim... Aynen şiir gibi... Şiir gibi iki meydan...
Yolunuz bir gün Varşova'ya düşerse, Polonya hava yolları ile aktarmalı uçarsanız, iki uçağınız arasında 8 saatinizi olmasını diliyorum... O zaman işte mutlaka ama mutlaka Stara Miesto'yu görmeye gidin.Hava çiseliyorsa da daha da romantik bir ortamın şiirsel tadına teslim edin kendinizi. Eğer şiirin yaşandığına inanıyorsanız...
Diyeceğimi söyleyebildim mi bilmiyorum... Ama farkındayım ki istediğim gibi söyleyemedim... Aynen şiir gibi... Şiir gibi iki meydan...
Yolunuz bir gün Varşova'ya düşerse, Polonya hava yolları ile aktarmalı uçarsanız, iki uçağınız arasında 8 saatinizi olmasını diliyorum... O zaman işte mutlaka ama mutlaka Stara Miesto'yu görmeye gidin.Hava çiseliyorsa da daha da romantik bir ortamın şiirsel tadına teslim edin kendinizi. Eğer şiirin yaşandığına inanıyorsanız...
600 YILLIK SEÇEK ŞENLİĞİ GÜNLÜĞÜ
Bu yıl üniversite'den artık «nihayet!» mezun olunca geçmiş yıllara göre biraz daha erken bir tarihte memlekete döndüm. Biraz yerleşme kaygılarıç Biraz tatil kaygıları. Derken gündeme geldiç Seçek Şenliği Yapılıyor denildi.
Akşamlardan bir akşam Gümülcine'de bir akşam sefasına takılmışken muhabbeti bir daha gündeme gelince telefona sarıldım. Daha önceki yıllardan çeşitli koktyellerde tanışma fırsatı bulduğum Seçek Azınlık Kültür ve Eğitim Derneği başkanı Hasan BekirUsta'yı aradım. Kendisine ulaşamadım. Ancak elimdeki telefon numarasına cevap veren kayınpederi Ahmet Kavak beydi. Kendisi ile uzun uzun konuştuk. Kendisine niyetimi anlattım ve mümkünse üç gün boyunca izlemek istediğimi belirttim. Bizleri misafir edip edemiyeceklerini sordum.
Akşamlardan bir akşam Gümülcine'de bir akşam sefasına takılmışken muhabbeti bir daha gündeme gelince telefona sarıldım. Daha önceki yıllardan çeşitli koktyellerde tanışma fırsatı bulduğum Seçek Azınlık Kültür ve Eğitim Derneği başkanı Hasan BekirUsta'yı aradım. Kendisine ulaşamadım. Ancak elimdeki telefon numarasına cevap veren kayınpederi Ahmet Kavak beydi. Kendisi ile uzun uzun konuştuk. Kendisine niyetimi anlattım ve mümkünse üç gün boyunca izlemek istediğimi belirttim. Bizleri misafir edip edemiyeceklerini sordum.
KİR ANDONİS THİA ANULA
13 yaşlaında göç yaşamış, 2. Dünya Savaşında Bulgar Alman işgalinin baskısında yaşamış, savaş sonrası iç savaş yılları, komitacılar, kralcılar, sivil hayata dönüş, Cunta Yılları, 74 te demokrasinin tekrar kurulması derken, bu yaşlı çift, bölgemizin tarihini yaşamış sıkıntılarında yokluğunda yoğrulmuş birer toplumsal tarih belleği gibi idiler. Tüm sıkıntılarına rağmen 3 çocuklarının büyütüp okutmuşlardı. Büyük oğulları İsviçre!de kimya mühendisi, bir mürekkep şirketinde uzman kimyager, ortanca oğulları Atina'da maliyeci, Küçük kızları Selanik'te Muhasebeci olmuştu.
Çocukları varlıklı olmuş, düzenelerini kurmuşlardı. Ancak çocuklarının ısrarına rağmen Kir Andonis ve Thia Anula iskeçe'de hayatlarını kurup, yaşamlarının tüm çilelerine birlikte göğüs gererek galip çıktıkları bu viran evden çıkmamışlardı. Çocuklarının kendilerinin rahat etmeleri için eski viran evi yıkıp yerine birkaç katlı apartman yapma tekliflerini bile geri çevirmişlerdi. “Biz ömrümüzü tamamladıktan sonra ne isterseniz yapın!” deyip mütevazi yaşamlarını İskeçe'nin eski göçmen mahallesinde virane evlerinde yaşamaya devam ediyorlardı.
Çocukları varlıklı olmuş, düzenelerini kurmuşlardı. Ancak çocuklarının ısrarına rağmen Kir Andonis ve Thia Anula iskeçe'de hayatlarını kurup, yaşamlarının tüm çilelerine birlikte göğüs gererek galip çıktıkları bu viran evden çıkmamışlardı. Çocuklarının kendilerinin rahat etmeleri için eski viran evi yıkıp yerine birkaç katlı apartman yapma tekliflerini bile geri çevirmişlerdi. “Biz ömrümüzü tamamladıktan sonra ne isterseniz yapın!” deyip mütevazi yaşamlarını İskeçe'nin eski göçmen mahallesinde virane evlerinde yaşamaya devam ediyorlardı.
ÇORUM - HİTİT FESTİVALİ 2. ULUSLARARASI ŞİİR ŞÖLENİ GÜNCESİ
Temmuz'un ikinci Çarşambasıydı. Telefonda Mücahit Mümin'le konuşuyorduk. Daha önce beni Mustafa Tahsin aramış, telefon numarasını sormak için Mücahit Mümin aramıştım. Numarayı aldıktan sonra Mücahit Mümin konuyu açtı. Çorum da düzenlenen Hitit Festivali ve Fuarı'nın bir bölümü olarak II. Uluslararası Şiir Şöleni düzenleniyormuş. Çorum Belediyesi Türkiye Yazarlar Birliği ile birlikte düzenlediği bü şiir şölenine Yunanistan, Batı Trakya 'dan bir şairin katılması için Şafak Dergisi olarak bir advet almışız. Şafak Dergisi ekibi de Batı Trakya yı temsilen benim gitmemi uygun görmüşler. Mücahit Mümin durumu izah ettikten sonra katılmamın mümkün olup olmayacağını sordu.
KENT KÜLTÜRLÜ KÖYLÜ GÜZELİ
[Ocak 1997 - Boğaziçi Üniversitesi]
Batı Trakya kırsal bir kesim. Kasabalıyı köylüyüz hepimiz. Bu gocunacak bir durum değil. Ancak eğitim amacıyla göçenler, kent kültürü alıyorlar, Yunanca'dan, azınlık psikolojisinden, köylülükten, kasabalılıktan, dedikodudan, vurdumduymazlıktan, cehaletten kopuyorlar. Farklı yetişiyorlar. Bu gelişmemiz açısından iyi olduğu kadar geri dönmemiz açısından kötü de aynı zamanda.
Bundan dolayı da geri dönülmüyor. Mesleklerini icra edememekten değil aslında Kent yaşamından kopup, kasaba yaşamına köy yaşamına dönmenin psikozu yaşanılıyor. Çünkü Şapçı'lı, Şahin'li, Yassıköy'lü, İskeçe'li, Gümülcine'li, Batı Trakya denince kendi evini hatırlıyor, kendi mahallesini hatırlıyor.
Batı Trakya kırsal bir kesim. Kasabalıyı köylüyüz hepimiz. Bu gocunacak bir durum değil. Ancak eğitim amacıyla göçenler, kent kültürü alıyorlar, Yunanca'dan, azınlık psikolojisinden, köylülükten, kasabalılıktan, dedikodudan, vurdumduymazlıktan, cehaletten kopuyorlar. Farklı yetişiyorlar. Bu gelişmemiz açısından iyi olduğu kadar geri dönmemiz açısından kötü de aynı zamanda.
Bundan dolayı da geri dönülmüyor. Mesleklerini icra edememekten değil aslında Kent yaşamından kopup, kasaba yaşamına köy yaşamına dönmenin psikozu yaşanılıyor. Çünkü Şapçı'lı, Şahin'li, Yassıköy'lü, İskeçe'li, Gümülcine'li, Batı Trakya denince kendi evini hatırlıyor, kendi mahallesini hatırlıyor.
Prof. Dr. KRİTON CURI'NİN ARDINDAN
[24 Ekim 1996 - Boğaziçi Üniversitesi - İstanbul]
Pazartesi 21 Ekim Günü sabah saatlerinde üniveristede bir laf duyuluyor. Prof. Dr. Kriton Curi. Ölmüş. Brüksel'deki bir toplantı dönüşü yurda dönerken, Uçakta fenalaşmış. Uçak Varşova'ya zoraki iniş yapmak zorunda kalmış. Hastaneye kaldırılmış ve Pazar günü her türlü tıbbi müdahale sonuç vermeyince Kriton Curi Vefat etmiş. Aynı gün İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İmazlı fişler duvara asıldı. Olay tüm üniversite camiasında duyuruluyor..
Pazartesi 21 Ekim Günü sabah saatlerinde üniveristede bir laf duyuluyor. Prof. Dr. Kriton Curi. Ölmüş. Brüksel'deki bir toplantı dönüşü yurda dönerken, Uçakta fenalaşmış. Uçak Varşova'ya zoraki iniş yapmak zorunda kalmış. Hastaneye kaldırılmış ve Pazar günü her türlü tıbbi müdahale sonuç vermeyince Kriton Curi Vefat etmiş. Aynı gün İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İmazlı fişler duvara asıldı. Olay tüm üniversite camiasında duyuruluyor..
DÜKKANIN KURALLARI
Biri kapının yanında bir kağıdı gösterdi. Bir A4 kağıdının altıda bir boyutunda bir düz kağıda el yazısıyla yazılmış ve her an çıkarılabilecek bir kağıtta Yunanca şöyle yazıyordu:
"APAGOREVETE I ISODOS STIS MOUSLOUMANES KAI HRISTIANES ME MANDILA" (Türbanlı müslüman ve hristiyan bayanların girmesi yasaktır.) Vuruldum. O kadar komik ve trajik gerldi ki. Bu düpedüz bir ayrım düzenbazlığı idi. Düşündüm ki acaba Batı Trakya toplumunda bir kafetrerya ya gelmek istiyen, yaşlı ve gençler arasında kaç müslüman ve kaç hristiyan bayan türban giyiyor diye bir anket yapılsa herhalde % 99'u Türk çıkardı.
"APAGOREVETE I ISODOS STIS MOUSLOUMANES KAI HRISTIANES ME MANDILA" (Türbanlı müslüman ve hristiyan bayanların girmesi yasaktır.) Vuruldum. O kadar komik ve trajik gerldi ki. Bu düpedüz bir ayrım düzenbazlığı idi. Düşündüm ki acaba Batı Trakya toplumunda bir kafetrerya ya gelmek istiyen, yaşlı ve gençler arasında kaç müslüman ve kaç hristiyan bayan türban giyiyor diye bir anket yapılsa herhalde % 99'u Türk çıkardı.
UNUTULAN İSKEÇE
İskeçe'li ağabeylerin dostların en büyük sitemlerinden bir tanesi, azınlığımızı temsil eden kurumların çoğunluğunun Gümülcine de olması. İskeçe'de bulunan kurumların çok az olması. Bu sitemi hemen hemen herkes belirtiyordu.
İskeçe'de kurumlarımızdan İskeçe'ye has tek bir İskeçe Türk Birliği var. İskeçe Türk Birliği yaptığı etkinliklerle dikiş nakış kursu, arada bir müzik dersi, lise öğrencilerine bedava dersler, folklor dersleri, kadınlar kolu, kütüphane, Gençlik Yürütme Kurulu gibi etkinliklerle İskeçe'deki sosyalleşme, toplumsal etkinliklerde bulunma ihtiyacını bir yere kadar karşılıyor.
İskeçe'de kurumlarımızdan İskeçe'ye has tek bir İskeçe Türk Birliği var. İskeçe Türk Birliği yaptığı etkinliklerle dikiş nakış kursu, arada bir müzik dersi, lise öğrencilerine bedava dersler, folklor dersleri, kadınlar kolu, kütüphane, Gençlik Yürütme Kurulu gibi etkinliklerle İskeçe'deki sosyalleşme, toplumsal etkinliklerde bulunma ihtiyacını bir yere kadar karşılıyor.