Mehmet DÜKKANCI
Pazartesi 21 Ekim Günü sabah saatlerinde üniveristede bir laf duyuluyor. Prof. Dr. Kriton Curi. Ölmüş. Brüksel'deki bir toplantı dönüşü yurda dönerken, Uçakta fenalaşmış. Uçak Varşova'ya zoraki iniş yapmak zorunda kalmış. Hastaneye kaldırılmış ve Pazar günü her türlü tıbbi müdahale sonuç vermeyince Kriton Curi Vefat etmiş. Aynı gün İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İmazlı fişler duvara asıldı. Olay tüm üniversite camiasında duyuruluyor..
Üzülüyorum.
Kriton Curi'ye çok yakın bir insan değildim aslında. Öğrencisi bile olmadım. Dersini de almadım. Hani adımla bile beni tanımazdı. Ancak zaman zaman farklı ortamlarda farklı şekillerde karşılaştık Kriton Beyle. Kriton Curi de her defasında özgün kişiliğiyle beni şaşırtmıştı.
İlk Kriton Curi'yi, Eğitim Fakültesi araştırma görevlileri'nden Ayşen Darcan dan duymuştum. Öyle ya ben bir Batı Trakya Türküydüm. Nadir de olsa sorunlarımızı akademik bir dille anlatmaya çalıştığım ortamlarda hocalarım, bana "Aa!!! Üniversite'mizde İstanbul'lu Rum'lardan da akademisyenler var. Kriton Curi de aralarından belki de en ünlüsü. Sık sık basına çıkar ve sık sık çevre konusunda görüşler ifade eder, Makaleler yayınlar." derlerdi. İlgimi çeken en önemli özelliği karşı azınlıktan olması idi.
Sonra aradan bir süre geçti. Prometheus Europe derneğinde çaılşmalara devam ederken Prometheus İstanbul Kulübü'nün Başkanı ve Kriton Curi'nin en yakın öğrencilerinden ve asistanlarından Tamer Atabarut'la bir ara Kriton Bey hakkında muhabbetlerimiz geçti. Bir ara da Tamer Atabarut beni Batı Trakya'lı arkadaşım diye tanıtmıştı.
Bir başka karşılaşmamız da AEGEE İstanbul'un 1994 Mayıs'ında düzenlediği "The New World (Dis)order" (Yeni Dünya Düzeni/Düzensizliği) adlı Kongre'de "Dünyanın süpergüçlerinin ve güçlü gelişmiş ülkelerin çevre politikaları" ile ilgili yorumlarını dinlemiştim. Orda belki ilk ve son defa Kriton Curi'nin akademisyen olarak kendi alanındaki bilgilerini nasıl açık bir dille, herkes tarafından anlaşılabilecek bir şekilde ve cüretle anlattığına şahit olmuştum. Bu açık yüreklilik beni şaşırtmıştı doğrusu. Toplantı sırasında ilgi çeken bir özelliği de İngilizce'yi Rumca şive ile konuşması idi.
Akademisyanliğinin yanısıra Kriton beyle tesadüfen karşılaştığımız da olmuştu. Üniversitemizin Güney Kampüsünden, Kuzey Kampüs'üne çıkmak için bir hayli uzun bir yokuşu yürümek zorunda kalıyorsunuz. Herkes bu yokuşu çıkmanın alternatif yollarını arar. Kimisi geçen arabalara otostop çeker, kimisi Minübüsle çıkar. Kimis Taksi çağırır.Bu sözkonusu yokuşu yürüyerek çıktığım bir gece saat 22:00 gibi yanımda bir araba durdu. Gel gel diyen bir ses. Duran Kriton Bey'di. Kriton Bey öylesine bir öğrenciyi yukarı kadar çıkarmak için durmuştu. Şaşırdım. Arabaya bindim. 2 dakika süren yokuş sırasında kendisi ile konuşmamızda gece geç saatlere kadar Çevre bilimleri enstitüsünde çalıştığını belirtmişti.
Son olarak ta İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanlığımın son günlerinde İşletme ve Ekonomi Kulübüne İngilitere'den gelen bir Öğrenci Çevre Kongresi Teklifi sırasında, Kriton Beyle Misafir akademisyenler arasında geçen bir toplantıda olmuştu.
Toplantıda, İngilitere'den gelenlerin uçuk ve gerçekten uzak muhabbetlerini ve önerilerini dinledikten sonra Kriton bey'in tatsızlığını hissetmiştim. Cesaret edip kendisine dönüp Rumca konuşarak " Hocam biraz fazla hava da değilmi? " diye sorduğumda şaşırmıştı. Rumca konuşmam bir şaşkınlık sebebi olmuştu. Oda Rumca cevap verip Nereli olduğumu, Batı Trakyalı mı olduğu mu sormuştu. Toplantı sonrasında da biraz daha Rumca konuşarak daha yakından tanışmıştık. Görüşelim, daha yakından tanışalım diye ayrılmıştık.
Hoş tatlı bir konuşması vardı. Rumca şiveli Türkçesi, hatta Rumca şiveli İngilizcesi bile tatlı idi. Üniversite de düzenlenen anma töreninde OYA BAŞAK demişti." O bir centlimendi !" Az karşılaşmalarımızda bile aynı izlenimi vermişti. O bir centlimendi.
ÜNİVERİSTEDEKİ TÖREN
Perşembe 24 Ekim 1996. Havada bir hüzün. Havada bir yağmur hevesi. Kriton bey için ÇEVRE de mi ağlıyordu ?
Cennaze töreni saat 12:00' de bildirilmişti. Büyük Toplantı Salonu nda yapılacaktı. Saat 11:00 gibi salon önünden geçerken kalabalık toplanmaya başlamıştı bile. Erken gittik. Kalabalığa biz de katıldık. Sürekli kalabalıklaşıyorduk. Sürekli birileri daha ekleniyordu.
Saat 11:35 gibi naaşı salon önüne geldiğinde. Kalabalık bir topluluk saygı duruşuna geçti. Arkadaşları, asistanları, meslektaşalrı naaşı'nı omuzlayıp Büyük Toplantı Salonu'nun sahnesine çıkardılar. Naaşın ardından biz de salona girmeye başaldık. Salona girişte herkes sessiz ve herkes üzüntü içinde idi. Girip oturduk orta yerlerden birinde. Büyük Toplantı Salonu diye bilinen salon aslında eski bir protestan klisesi'nin salonu. Kolej üniversite'ye dönüşünce bir ara sinema salonu olarak kullanıldıktan sonra artık tören ve konferans salonu olarak kullanılmaya başlanmıştı.
Aynı salonda İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanı olarak çeşitli aktiviteler, paneller ve konferanslar düzenlemiştik. Bir kısmına konuşmacı olarak bir kısmına da dinleyici olarak katılmıştım. En son da Cennaze Töreninden iki hafta önce de İşletme ve Ekonomi Kulübü Teşekkür ödülünü almıştım. Bu kadar renkli anılarla dolu sahne de şu an Prof. Dr. Kriton Curi'nin naaşı vardı. Salonda da ölüm sessizliği. Tek duyulan sesler, salona sürekli giren insanların ayak sesleri. Salonun ortalarında bir yerlere oturduk. 600 kişilik salon dolmuştu. Sol balkon da dolunca gelenler ayakta kalmak zorunda kalmıştı.
Cennaze Törenine katılanlar arasından tesbit edebildiğim kadarıyla bir hayli ünlü sima ordaydı. Başta Üniversitemizin akademisyenleri. İkitisadi İdari Bilimler Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Yabancı Diller Yüksek Okulu, hocaları, çeşitli enstitü ve bölümlerin akademisyenleri hepsi ordaydı. Kimisi dostuna, kimisi meslektaşına son defa veda etmek için gelmişti. Bunun yanısıra Üniversitemizin Senato Üyeleri, Yönetim Kurulu üyeleri ve Rektörümüz Prof Dr. Üstün Ergüder'de törende hazır bulunuyordu.
Üniversitemizin en renkli unsurları olan öğrenci Kulüpleri temsilcileri de ordaydı. İşletme ve Ekonomi Kulübü, Mühendislik Kulübü, Spor Kurulu, Çevre Kulübü, gibi çeşitli kulüplerin temsilcileri, yöneticileri salondaydılar.
Siyasilerde Kriton Curi'yi unutmamıştı. T.C. ilk Çevre Bakanı Ali Talip Özdemir ve çeşitli bürokratlar göze çarpıyordu. İş dünyasından da ünlü yöneticiler törendeydi. Görebildikleirm arasından en göze batan Burhan Karaçam Yapı Kredi Bankası'nın Genel Müdürü idi. Boğaziçi Üniversitesi mezunları, BÜMED Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği yetkilileride törene gelmişti. Eski dostlar sınıf arkadaşları, Robert Koleji mezunları da törendeydiler.
Sahne de naaşın dört bir yanını saran çelenkler arasında üniversitemizin Elektik Elektronik Bölüm Başkanı Yorgo Stefanopulos un çelengi dikkati çekiyordu. Ne de olsa iki dost üniversitemizin en sevilen iki hocalarındandılar. Törene katılanlar arasında İstanbul'daki Rum Ortodoks Klisesinin Patriği de bulunuyordu. İstanbul'daki Memleketimiz Yunanistan Başkonsolosu da törendeydi.
Hemen hemen her basın yayın organından basın mensupları kameramanlar ve fotoreporterler naaşın yanında görevbaşındaydı.
Törenin açılışını Kriton Bey'in asistanlarından ve İnşaat bölümü araştırma görevlilerinden Dr. Levent Köylüoğlu yaptı. Bir dakikalık saygı duruşundan sonra konuşmalara geçildi.
Sahneye çıkan Rektörümüz Prof. Dr. Üstün Ergüder son derece duygulu bir şekilde çok fazla birşey söyleyemeyeceğini ve Atina'dan gelen bir faksı okumak istediğini belirtti. İngilizce gelen faks Atina Ekonomi Üniversitesi'nden geliyordu. Prof. Karakazis ve Prof. Konstantınos Porfırogenıs imzalı faksta bir hafta önce imzalanan Boğaziçi Üniversitesi ve Atina Ekonomi Üniversitesi arasındaki anlaşmanın Kriton Curi Anlaşması olarak adlandırılması öneriliyor ve Yunanistanda ölümünden hemen sonraki gün kurulan Kriton Curi Bilim Ödülünden bahsediliyordu.
Söz alan Yakın hocası, arkdaşı ve meslektaşı Prof. Dr. Vedat Yerlici Kriton Curi'nin bilimsel çalışmalara ilahi bir misyon gibi bağlılığından, bilimsel alandaki cesaretinden, ve inatçılığından bahsetti.
Devamında sahneye gelen arkadaşı Prof. Dr. Ferit Borak ta dostluğundan, ve dostluk duygusu'nun Kriton Curi'deki halinden bahsetti.
Daha sonra söz alan Eğitim Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Oya Başak da Kriton curi'nin insan olarak kişiliğinden, centlimenliğinden, efendiliğinden, meslektaşları ile öğrencileri ile olan ilişkilerinden bahsetti. Prof. Dr. Vedat Yerlici'nin emekliye ayrılışı sırasında Üniversitede adını yaşatmak için yeni yapılan SuperDorm Yurdu'na kendi cebinden 5000 dolarlık bir bağışta bulunduğunu anlattı.
Sırasıyla kürsüye gelen öğretim üyesi Doç. Dr. Jak Deleon 'da Kriton Curi'yi tanımlıyan Mimar Sinan'dan bir beyit ve Firdevsi'den bir dörtlük okuyup sahneden ayrıldı.
Devamında kürsüye dolu gözlerle gelen Doç. Dr. Giray Velioğlu son derece duygulanıp :" Konuşamıyacağım. Son derece doluyum," deyip, "Kriton was Kriton" (Kriton Kriton'du) haykırıp sahneden ayrıldı.
Son olarak söz alan Kriton Curi'nin 4 yıl öğrencisi sonra da 10 yıl asistanı olan Tamer Atabarut tüm asistanları adına konuştu. Konuşmasında Kriton Bey'in öğrencileri ve asistanlarıyla ilgili anılarını anlatı. Anlattıkları arasından son bölümünü aktarıyorum:
"Size hem babalık hemde abilik yapan bir hocanız oldu mu? Sizi gece saat 02:00' de evinizden arayıp ""Hadi Tamer Ben okuldayım Gel çalışalım"" diyen bir hocanız oldu mu ? Kız tavlamak için arabasını ödünç aldığınız sonra yolda kaza yapıp arabayı sabah teslim ederken "Olur böyle şeyler Tamer. Önemli değil! Boşver!" diyen bir hocanız oldu mu ? Başınız sıkıştığında sizi dinleyen ve tavsiyeler veren bir hocanız oldu mu ?.
Kriton Beyin bir alışkanlığı vardı. Birlikte bu salonda düzenlediğimiz bütün Uluslararası Kongre'lerde kongre kapanış kouşmalarında organizasyonda emeği geçen bütün asistanlarını, bütün araştırma görevlerinin isimlerini okur tek tek alkışlatırdı. Biz de kendisine aynı şekilde uğurlamak istiyoruz.
KRİTON CURİ !!!"
Salonda son derece güçlü bir alkış koptu. Son derece duygulanmıştık. Hep beraber ayağa kalkıp salon olarak kendisini 10 dakika boyunca durmadan alkışladık. Arada ağlayanlar... Gözlerini usulca silmeye çalışanlar
Alkışlar sona erince ilk önce Kriton Curi'nin naaşı assistanları'nın dostlarının omuzlarında salondan çıkarıldı. Son derece nemli ve sürekli yağan bir yağmura rağmen tabutu büyük bir kalabalık izledi. Bando eşliğinde Büyük Toplantı Salonu'ndan İnşaat Bölümü binasına götürüldü.
İnşaat binası içinde binanın giriş katındaki geniş koridora 300 kişilik bir kalabalık olarak sığdık. Burada da kısa bir dini tören yapıldı. Yunanca olarak dualar okuyan bir papazı hep beraber dinledik. Çok ilginçti. Çok da duygulandırıcı. Akademisyen bir insanın üniveristedeki dini töreninde herhalde %90'ı müslüman olan bir topluluk, Rum Ortodoks Hristiyan bir papaz dualar okurken bilerek ve isteyerek cemaat olmuştuk. Dualar okunurken anladığım bölümlerde "Amin" demek istedim. Ancak ilgi çekmemek için "Amin"leri kendime söyledim.
Papaz bey Rumca okunan duayı bitirdikten sonra, cemaate dönüp Türkçe "Allah teksiratlarını affetsin" dedi. Cemaat bu anladığı mesajı, dileği hep bir ağızdan "Amin" diye cevapladı. Devamında Kriton bey'in naaşı binadan yine asistanlarının ve dostlarının omuzlarında çıkarılarak Cennaze arabasına yerleştirildi. Bahariye'deki Aya Triada Klisesi'nde yapılacak törene katılmak isteyen dostlar ve akademisyenler için Üniversite özel otobüsler kiralamıştı. Yetkililer tarafından duyuruldu.
Yağmurlu bir sonbahar öğleni idi. Kriton Curi'yi edebi istiratgahına yolcu ettik. Boğaziçi Üniversitesindeki dostların adına, Rahat ol Kriton Bey.
24 Ekim 1996
Boğaziçi