Fuar Organizatörü, Gezgin, Şiir, Yazı,
İskeçe, Boğaziçi, Antalya, İstanbul!
Önceki Ymaj
Sonraki Ymaj

SİTEDE ARA

 

 

 

 Agoras Fuarcylyk

 Agoras Fuarcylyk

 

SOSYAL MEDYA

Facebook'tan Takip EdinFollow us on TwitterBizi Linkedin'de takip edinBu siteyi favorilerinize ekleyin

KİR ANDONİS THİA ANULA

KİR ANDONİS THİA ANULA

-Mustafa! Mustafa!

Aniden açılan tahta bahçe kapımıza ardısıra inen birkaç yumruğun sesi ve zırlayan kapı ziline yaşlı bir amcanın sesi karışıyordu.

-Mustafa! Mustafa!

Bahçemize odamın penceresinden yayılan Barış Manço'nun müziğine yaşlı amcanın sesi karışınca doğrulup bahçe kapımıza yöneldim.

-Mustafa ! Mustafa!

-Mustafa kale Mustafa!

Bu sefer yaşlı amcanın bağıran sesine, yaşlı bire teyzenin de sesi katıldı. Üstelik babamın adını çağıran yaşlı çift Yunanlıydı.

-Mustafa Kale Mustafa! Mustafa!

Salon kapımzıdan bahçeye çıkana kadar yaşlı çift yol kapımızdan içeriye girmişti bile.

-Mustafa Kale Mustafa!

-Oriste?(Buyurun?) diye seslendim yaşlı çifti görünce.

Yaşlı adam Yunanca cevabımayunanca devam etti.

-Pu ine O Mustafas? [1]

Kendi kendime gülümsedim. Cevap vermeden önce saniyeler diliminde babamın ustalıktaki yaygın ününün, iyi bir usta olarak bıraktığı iyi izlenimlerin kendisine yeni işler açtığını düşündüm. Öyle ya, Yunan Türk demeden, kimin kiremitleri aksa, mahallermizdeki , hangi yaşlı amca yada yaşlı teyzenin ampülü yansa, elektrik sigortası attsa, çeşmesi bozulsa kapımıza dayanırlar, "Mustafa! Mustafa!” sesleriyle başlayan bir diyalog sonunda babam bir komşuya işe çağrılırdı.

Komşu komşuya, akrabasına, tanıdığına, dostuna, tavsiye ede ede, babam İskeçe'mizin en uzak Yunan Türk mahallelerinden işe çağırmaya gelenler olurdu. Hatta normal çalışma saatlerinde gelip te bulamayanlar, sabah saat 07:00 de öğlen 16:00 da yarım saat yolu yürüyerek gelir, Mustafa'yı işe çağırırlardı.

Gerçi son yıllarda artık nihayet bizim de bir telefonumuz olmuştu! Nihayet! Ancak telefonsuz büyümüş, telefonun bir iletişim aracı olduğunu anlayıp, benimseyip, kullanmaya başlayamayan bazı yaşlı müşteriler iş için çağırmaya kapımıza kadar geliyorlardı.

Babamin bu ünü işlerin iyi gitmesi sonucunda, 4 kişilik ailemizin tek gelir kaynağı olan babam beni üniversitede burssuz okutmuş, kardeşimin de okuyabilmesi için desteklemişti. Ancak bazen bu ünün, ünlü bir usta olmanın da zorlukları vardı. Örneğin bu yaşlı Yunanlı çift Razamazan Bayranmının birinci gün öğleninde muhakkak babamı işe çağırmak için gelmişti. Düşüncesi bile gurur verici idi.

Yaşlı adama dönüp Yunanca devam ederek:

- O Mustafas den ine edo! Pige sto horio yia na kanei bayram! [2]

Yunanlı adam üzülerek sözü de Türkçe'ye çevirerek:

- Aaaaaa! Be palikari mu bu kadar yolu boşa mı yürüdük?

Yaşlı adamın bu Yunanca şiveli Türkçesine biraz şaşırarak Türkçe cevap verdim.

- Bilmiyormuydunuz ? Bu gün bayramımız var. İş için geldiyseniz, telefonunuzu adresinizi, isminizi bırakın, o sizi arar bulur!

Yaşlı teyze söze karışarak:

- Aah! Vre palikari mu! Ah vre Andoni Su ipa ego![3] Dedim sana! Bulamayız ilk gün! Gidelim ikintzi gün bayram yapmaya!

Yaşlı adam söze daldı:

- Hayır palikari[4] mu biz Musatafa'ya bayram yapmaya geldik. Ah Ah bak simdi nasıl oldu da bulamadık!

Bayağı bir şaşırdım.

Yunanlı yaşlı çift babamın bayramını kutlamaya gelmişti. Vay be!!! Accaip hoşuma gitmişti.

Yaşlı adam:

- Sen Palikari mu oğlu mu oluyorsun?

- Evet oğlu oluyorum.

- Adın nedir?

- Mehmet!

Yaşlı kadın söze karıştı:

-Vre Mehmet! Vre to palikari mu! Buyumussun vre kotzaman adam olmuşsun. Hatırlamadın mı beni? Thia Anula? Eklisiya'nın[5] yanında Kiramidia[6] yapmıştınız babanla 5 sene öntze ? Sen kütsüktün daa? Keramidia taşıyordun tsamur yapıyordun babana! Ben de size yalantzi dolma ve kırmızı piperyes yapmıştım! Hatırladın mı beni? Thia Anula?

Şaşkınlığım doruğa çıkmıştı. Vay be! Ardan 5 yıl geçmişti. O yaz orta 3 bitmiş liseye başlıyacaktım. Babam 3 yıldır ardısıra beni yanına çırak alıyordu. Hem sanat altın bileziktir düşüncesi ile kendi sanatın öğretmek için, hem de haylaz haylaz dolaşmayıp alın teriyle ekmek parası kazanmanın ne olduğunu anlatmak için.

Babam yukarıda, çatı üstünde kiremitleri dizerken ben de merdiveni tırmanarak kiremit ve çamur taşırdım. Arada çatıda bulunduğum zamanlarda da getirdiğim kiremitleri dizen babama, kiremit ya da çamur uzatırken de baba oğul koyu sohbetlere dalardık.

Kiremit tamiratı yaptığımız ev sahiplerinden biri de Kir Andonis ve Thia Anula idi. İkisi de emekli 75 lerinde Anadolu göçmenlerindendi. Yunanca şiveli o Türkçe'leri de daha o yıl çok ilginç ve şirin gelmişti. Uzun yıllar önce nüfüs değişiminde aileleri ile isekeçe'ye gelimişler, buranın toplumuna karışmışlar, burada tanışıp birbirilerini sevmiş iki insandı. Evlenmişler, hayatlarını burada kurmuşlardı.

13 yaşlaında göç yaşamış, 2. Dünya Savaşında Bulgar Alman işgalinin baskısında yaşamış, savaş sonrası iç savaş yılları, komitacılar, kralcılar, sivil hayata dönüş, Cunta Yılları, 74 te demokrasinin tekrar kurulması derken, bu yaşlı çift, bölgemizin tarihini yaşamış sıkıntılarında yokluğunda yoğrulmuş birer toplumsal tarih belleği gibi idiler. Tüm sıkıntılarına rağmen 3 çocuklarının büyütüp okutmuşlardı. Büyük oğulları İsviçre!de kimya mühendisi, bir mürekkep şirketinde uzman kimyager, ortanca oğulları Atina'da maliyeci, Küçük kızları Selanik'te Muhasebeci olmuştu.

Çocukları varlıklı olmuş, düzenelerini kurmuşlardı. Ancak çocuklarının ısrarına rağmen Kir Andonis ve Thia Anula iskeçe'de hayatlarını kurup, yaşamlarının tüm çilelerine birlikte göğüs gererek galip çıktıkları bu viran evden çıkmamışlardı. Çocuklarının kendilerinin rahat etmeleri için eski viran evi yıkıp yerine birkaç katlı apartman yapma tekliflerini bile geri çevirmişlerdi. "Biz ömrümüzü tamamladıktan sonra ne isterseniz yapın!” deyip mütevazi yaşamlarını İskeçe'nin eski göçmen mahallesinde virane evlerinde yaşamaya devam ediyorlardı.

"İnsan anılarıyla, hayatta bıraktıklarıyla, değerleriyle zengindir!” diyen Kir Andonis virane evlerinin çatısını o yaz babama tamir ettirmişti. Çalıştığımız 5 gün boyunca da Thia Anula Küçük Asya (Anadolu) usulü yalancı dolma (sarma) ve Kırmızı biberli dolmalar yapıp, saat 11:30 gibi bize küçük bir mola verdirip bize ikramlarını sunuyordu.

- Ooooo! Thia Anula,Kir Andoni! Nasılsınız? Kusura bakmayın! Aradan bir zaman geçmiş hemen tanıyamadım. Nasılsınız?

Kir Andoni:

- İyiyim vre palikari mu! O kütsük Mehmet sen misin ? Vre ne kadar büyümüşsün sen? Nerdesin göremiyoruz seni hits?

- İstanbulda Üniversitede okuyorum.

- Vre to Mustafa! Vre ton Anthropo ! Kotzaman palikari[7], üversite de okutuyor. Bravo bre! Bravo!

Yaşlı çiftle kısa bir hal hatır sorma sonrasında Kir Andoni:

- Biz Mustafa'ya Bayram yapmaya geldik! Ne zaman geletzekler köyden? Oturup Bekleyelim!

- Kir Andoni, Thia Anula, geç gelecekler, köyden. Akşam sekizden önce gelmezler!

Thia Anula:

- Sou ipa vre Andoni Alalım bir telefon! Öntze soralım! Sen ise habersiz gidelim dedin! Bak simdi bulamadık Mustafa'yı. Boşuna bu kadar yol yürüdük.

Babamı bulamamalarına bayağı üzülmüşlerdi. Çaresizliği dağıtıp neşelenen Kir Andonis:

- Bak ben de 1 şişe Kırmızı Şarap getirdim. Dedim kendime; atsarız Mustafa ile şişeyi! Hronya Polla, Mübarek bayram deriz! Sonra da "Stin İgya maz!” deyip kadeh kaldırırız...

Kir Andonis'in bu sözlerinde, bu insancıl duygusal, komşuluğunda duygulanmamak mümkün değildi. Ancak babam içki kullanmıyordu.!

- Sağol ! Efharistume Poli Kir Andoni, Thia Anula, ama babam içki kullanmıyor!

Kir Andoni:

- Giati vre? Krasi tu theu den ine?[8] Neden itsmiyor?

- Bizim dinimizde alkol kullanmamıza müsade yok, biliyorsunuzdur.

- Hits? Hits? Hits itsmiyormusunuz?

- Hiç içmiyoruz!

- Ama başka müslüman komşulardan içenler var!

- Her kes kendi vicdanından sorumludur Kir Andoni! Başkaları içiyor belki ama bizim evde içmiyoruz!

- Giati vre ? Ben de size dedim bir doro[9] getireyim. Ah vre Palikari mu olmadı şimdi!

- Sağolun Kiar Andoni, thia Anula, teşekir ederiz! Düşünceniz bile güzeldi. Bak ne diyeceğim size. Size bizim ev numarasını vereyim. Yarın telefon edin öyle gelin.

- Ah vre palikari mu! Bugün bulmak isterdik. Yarın da yarım saat yol yürümek zor bize. Ama sen yine de selam söyle babana bizden. De ki Kir Andonis ve thia Anula bayram yapmak için geldiler! Kokino Krasi[10] de getirdiler! Den pirazi[11]! Görüşemedik ama den pirazi! Ayde bize müsade.

Thia Anula:

- Ayde palikari mu ! Mübarek bayramlar! Hronia Polla! Kali Proodo[12]! Derslerinde kolay gelsin!

Kir andoni ve Thia Anula, bahçe kapımızdan çıkarken, damağımda, beynimde, gönlimde, insanlığın, komşuluğun, en güzel tadlarından birini bıraktılar. Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen belleklerden silinmeyen tadlardan



[1] Mustafa nerde?

[2] Mustafa Burda değil bayram kutlamak için köye çıktı

[3] Ah ! Delikanlım! Ah be Andoni dedim sana.

[4] Delikanlım

[5] Klisenin

[6] Keremit tamiratı

[7] Bak sen Mustafa'ya, Bak sen şu insane, kocaman delikanlıyı…

[8] Neden yahu? Tanrının şarabı değil mi ki?

[9] hediye

[10] Kırmızı Şarap

[11] Yok zarar

[12] Nice yıllara! Başarılara!

© 2011 Mehmet Dükkancy. Tüm haklary saklydyr. | Yasal Uyary | Yleti?im