Araştırma. İnceleme. Kayda geçirme. Arşiv tutma. Düzenleme. Son derece önemli kavramlar. Hele bizim gibi bir dizi politik, ekonomik, kültürel, dini, milli kimlik, ve belki de herşeyin ütesinde eğitim ile ilgili son gerece ilginç sıkıntıları olan bizler malesef bizler için çözüm üretme aracı olabilecek bu konulara pek ilgi duymuyoruz.
Sizlere bir daha, bir daha yaşatığımız sıkıntıları ve problemleri hatırlatacak değilim. Ancak malesef bu sıkıntılarımızı çözmek işin yaptığımız mücadele şeklindeki hatamızdan kendi kızan kafamla biraz bahsetmek istiyorum.
Malesef problemlerimizi gündeme getiren belki de Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı olarak kendi bakış açımızı ortaya koyan pek ciddi çalışmalar yapabilmiş değiliz. Ne zaman konu geçse, ne zaman problemlerden bahsetsek, ne zaman bir problem bizi ırgalasa kendi aramızda oturup uzun uzun mahalle muhabbeti yapmayı çok iyi biliyoruz. Hatta toplum olarak okumuşu okumamışı bu konuda uzmanız. Ama yazmaya gelince pek bir çalışma yapılmadığı görüyoruz.
Tabi kimsenin hakkını da almamak gerek. Yerel basınımız yıllardan beri problemimizi en azından Türkçe olarak, en azından kendi çapımızda dile getirerek ciddi bir çaba sarfetmiş. Ancak nerdeyse o kadar. Yıllardır arada bir ister Almanaya daki derneklerimizin çatısı altında çalışmış, yada kişisel meraktan dolayı bazı gazeteci yazar abilerimiz bir dizi çalışmalar yapmıştırlar. Ancak şunu da söylemeli ki bu çalışmalar farklı dönemlerde yapıldığından dolayı zaman zaman tarihsel anlamda bir değere sahip olsa da güncelliğini koruyamamaktadır.
Yada en azından Azınlığımız bu konuda ne düşünüyor sorusuna çoğu zaman yeterli bir cevap verememektedir.
Kısa bir örnek: Şimdilik sözkonusu Yunanlı yazarla polemik havasına girmek istemediğimden dolayı kitabını ve ismini açıklamıyorum. Kısa bir süre önce Yunanlı bir Yazarın Batı Trakya Müslüman Azınlığın Eğitimi konulu kitabını okuyorum. Söz konusu akademisyen araştırmacı kitabında Azınlığımızın eğitim süreci ile ilgili tabloyu çizerken bizleri öyle bir şekilde anlatıyor ki. Bu yazara göre Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsililler Derneği diye bir kurum yok. Çünkü Batı Trakyadaki Azınlık çocuklarını okutmuyor. Çünkü azınlığımızdan kimse bu güne kadar üniversitede okumamış. Hatta toplumumuzun kadınları arasında orta ve liseyi de bittiren neredeyse kimse yok. Dolayısı ile örneğin Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümünü bittirmiş Hülya Emin diye bir şahsiyet yok. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Kitabı okurken okuyucu genel olarak şöyle bir manzara ediniyor. İlk okulda Din eğitimi yoğun bir eğitim alıyoruz, sonra medreseye ya da Yunan Liselisne gidiyoruz. Sonra da devam etmek istiyen öğrenciler SÖPA'ya gidip öğretmen olabiliyor. O kadar. Başka yok. Çok kabasını anlatıyorum.
Kitabı okurken yaşadığım isyanları anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Ancak işin daha da kötü tarafı bu güne kadar azınlık Basınımızda kimse bu sözkonusu yazarın kitabına cevap olabilecek bir makale, bir deneme, bir araştırma yazmış değil. Çünkü çoğumuz işten kaçınıp, yaz tatilimizi bozmamak, ya da var olan değirmenin suyunu azaltmamak için «Ya! bizim ne olduğumuzu cümle alem biliyor. Onlar ne derse desin bizim ne olduğumuz belli!» gibi cevaplara sığınıyor. Hatta bunu politikacı ve toplumumuzun önde gelenlerin bu şekilde davranması daha da üzücü.
Çünkü bu hikayenin bir devamı var. Ne zaman memlekete bir uluslararası bir örgütün araştırmacısı gelse, piyasa da buluğu yazılı, basılı, kaynak olarak kullanabileceği makale, deneme, akademik araştırma, inceleme hep bu tür tarzda yazılmış, azınlığımızı rencide edici, ve kendi görüşünü pek de yansıtmayan çalışmalardır. Bizler se bu çalışmalara yazılı olarak tepki göztermedğimizden, karşıt görüşlerimizi, antitezimizi yazmadığımızdan dolayı çoğu zaman bu tabloya itiraz etmediğimiz, yalanlamadığımız izlenimini veriyoruz.
Tabi düşünün ki bu araştırmacıların çoğu Türkçe bilmiyor. Bilenlerin bile acaba kaçı Azınlık Basınını tarayacak kadar zamanı var. Malesef pek yok! Diğer taraftan da bizde farkındayız onlarda farkında ki bir haftalık inceleme gezileri, bir aylık inceleme çalışmalarında bile çoğu zaman problemler kayda geçmiyor.
Dolayısıyla da uluslararası kamu oyu çoğu zaman problemlerimiz bilmiyor. Anlatamıyoruz. Nerdeyse de hiç dinletemiyoruz.
Size sadece eğitim konusunda bir örnek verdim. Aynı sorun dini konularda, müftülük sorununda, vakıflar sorununda, politik konularda, kültürel konularda da geçerlidir. Kendimizi anlatamıyoruz. Kendi fikrimizi olması gerektiği şekilde anlatamıyoruz. Çoğu zaman da Azınlığımızın görüşü araştırmacılara ve uluslararası kamu oyuna ulaşamıyor.
Öneri: Ciddi, son derece ciddi bir öneride bulunmak istiyorum. Bizlerin Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı olarak, merkezi Yunanistan sınırları içinde, tercihen Batı Trakya'da olan bir ARAŞTIRMA, İNCELEME Kurumuna Enstitüsüne Vakfına ihtiyacımız var. Bu kuruluşun yapacağı tek işse, Araştırma yapmak. Belki başında Ph. D. derecesini almış, yani akademik Doktorasını tamamlamış bir Akademisyen olmalı. Bu söz konusu kurumda 6-7 araştırmacı, maaşlı olarak çalışmalı. Sosyoloji, politika, tarih, psikoloji, eğitim, Uluslararsı ilişkiler, hukuk, ilahiyat gibi dallardan mezun ve araştırma yapmaya merkalı, toplumumuzun sorunlarına eğilip herşeyi tarihsel süreçten tutup günümüze kadar anlatan araştırma ürünleri kitap yazabilecek araştırmacılar. Maaşları hayat, geçim derdini düşünmeyecek derece olmalı ki bu insanlar cidden araştırma yapabilmeli. Ellerinde geniş bir kaynak, bilgisayar ağı, internet bağlantısı, olacak bir kurum. Hatır için geçici olarak katılınmayacak bir kurum. Proje bazında araştırma yapan bir kurum.
Kaynağını da Avrupa Birliği'nin fonlarından, Avrupa Konseyinin fonlarından, çeşitli İslam Örgütlerinden alabilecek bir kurum. Ancak böyle bir kurumun ciddi politikalar üretebileceğine, azınlığımızın seslerinin çıkmasına sebep olabilecek bir kurum olduğuna inanıyorum. Çünkü herhalde bu günkü ortamımızda yaptığımız politika sadece kendimizi tatmin edip gerçekte sesimizi son derece kısık seviyede duyurmaktadır. Bu söylediğim fikir de öyle bir tanrı vahii falan da değil, dış dünyada son derece sık görünen araştırma kurumlarının temel fikridir.
Son olarak dileğim Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği ya da en azından Genç Akademisyenler Topluluğu üyeleri bu konuyu ciddiye alıp üstünde çalışırlar.