NEOGÃÃMEN PORTRELER -1
MİLANO - LONDRA
-----Original Message-----
From: Mehmet DUKKANCI [mailto:dukkanci@yahoo.com]
Sent: 06 Haziran 2003 Cuma 22:34
To: Yusfex72@yahoo.co.uk
Subject: Milano'dan selamlar
Merhaba Yusuf,
Nasılsın? Umarım bu e-mail'im seni iyi buluyordur. EÅin nasıl?
Biliyorum bu e-maili almak seni çok ÅaÅırtmıÅtır. Aradan yıllar geçti. En son karÅılaÅmamız 1996 yılı 22 Kasım günü öÄlen vakti idi. Askere gitmeden bir gün önce iskeçe'de Nurten'in kuaför salonundan çıkıÅta idi. ÃocukluÄumdan sonra ilk kez 28 yaÅımda saçlarımı neredeyse sıfır kestirmiÅtim. Hüseyin aÄabeyin fotoÄraf stüdyosunda o kel kafa ile hatıra fotoÄrafı çektirmeye giderken İskeçe'de Gümülcine Caddesinde karÅılaÅmıÅtık. Siz Zehra ile birlikte Londra'dan 1 haftalık tatile gelmiÅtiniz.
Hatırladın mı bilmem?
İÅte o tarihin üzerinden neredeyse altı buçuk yıl geçmiÅ. Bir hayli zaman... Bu genç ömrümüzde bir hayli geniÅ bir zaman...
Aslında eÅeklik bende sayılır... Bir türlü ben de arayıp sormadım. Soramadım. Hayat telaÅı içinde koÅturup dururken insan bir çok Åeyi unutuyor. Kendi günlük yaÅam üçgeni üstünde gidip geliyor. Ev, iÅ, ev...
Bu gün ilginç bir Åekilde BarıŠManço'nun Åarkılarının kayıtlı olduÄu bir MP3 CD'si elime geçti... Oturup baÅtan sona kadar bir çok Åarkısını dinledim...
"Unutamadım!” Åarkısına gelince de iyice coÅup, Lise 2'de 1987 sonbaharında, İskeçe'de arem mahalle Sokaklarında, Arnavut kaldırımında hep birlikte dolaÅırken söylediÄimiz o avare günlerimizi hatırladım...
"Dün yine yapa yalnız dolaÅtım yollarda...
YaÄmurlarda ıslanan bom boÅ sokaklarda
Gözlerimde yaŠkalbimde sızı
Unutmadım seni
Unutamadım unutamadım ne olur anla beni
Unutmak kolay demiÅtin,
AlıÅırsın demiÅtin...
Ãyleyse sen unut beni
Yeter ki benden isteme...”
Aklımda ilk canlanan görüntü, O zamanlar Yorgo'nun Arem mahallesindeki evinden Platiya'ya inerken 7-8 kiÅi hep birlikte bu Åarkıyı söyler ve ÅakalaÅırdık. 17-18 yaÅın deli dolu aÅkları, deli dolu gençlik ateÅi her tarafımızı yakıp kavuruyordu... Cepte kısıtlı bir baba harçlıÄı, kalplerde kaygılı gençlik aÅklarımız, akıllar bir iki karıŠhavalarda dolaÅır dururduk. Hatta o yıl birbirimizi daha yakından tanıdıÄımız ve kaynaÅtıÄımız güzel bir yıl olmuÅtu. Evlerde partiler düzenlemiÅ, hatta İskeçe Türk BirliÄinde ilk panel, konferans çalıÅmaları yapmıÅtık. Devamında da gençlik heyecanları ile kendimizi bir Batı Trakya idealizmi içinde bulmuÅ ve İskeçe Türk BirliÄi bünyesinde kurulan Gençlik Yürütme Kurulunda görevler almıŠve güzel iÅler güzel faaliyetler yapmıÅtık...
Vay be...
DüÅününce gurur duyuyorum hepimizle. O dönem aktif çalıÅan bütün tayfa ile gurur duyuyorum bu gün... Ne güzel, ne saf niyetlerimiz ve heveslerimiz vardı... Vatan millet Batı Trakya deyip gelecekte birlikte İskeçe'ye dönme, çok zengin olma, ve fakirlikten kıvranan bütün halkımızı kurtarma projeleri yapardık...
DüÅününce ilginç buruk bir heves kaplıyor içimi...
Hayat bizi nerelere sürükledi...
O grup içinden İsmail Ankara'da Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon uzmanı oldu. Türk vatandaÅı sınıf arkadaÅı Emine ile evlendi ve İstanbul'da kaldı. En son onu da 6 yıl kadar önce gördüÄümde Galatasaray Futbol Takımının Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon kadrosu içinde yer aldıÄını, Bostancı'da bir Fizik Tedavi merkezi açtıÄın söylemiÅti.
Leyla İse ODTÃ'de İÅletme bitirince yine İstanbul'da kalarak Pamukbank'ta Kredi Analist Uzman yardımcısı olarak çalıÅmaya baÅlamıÅtı. O da yanılmıyorsam Ankara'lı bir gençle evlendi.
FatoŠİse Bilkent'te İÅletme bitirdikten sonra, bir süre boyunca bir Turizm Firmasında Akdeniz Tur Planlama Uzmanı olarak çalıÅmaya baÅlamıÅtı. İki yıl önce en son görüÅtüÄümüzde de BaÅka bir Turizm firmasında Kongre Turizmi Müdürü olarak çalıÅtıÄını söylemiÅti. Hatta Sohbetimizde de Kongre Turizminin ne kadar zevkli olduÄunu ve ne kadar eÄlenceli olduÄun belirtmiÅti...
Cemil BildiÄim kadarıyla BoÄaziçi Ãniversitesinde Bilgisayar MühendisliÄini bitirdikten sonra, Bilgisyar yazılım uzmanlıÄı Master'i için Amerika'ya gitmiÅti. Doktorasını tamamladıktan sonra en son o da Londra'da bir yazılım geliÅtirme firmasında Internet veri Tabanları üzerinde, sanal zeka yazılımları geliÅtiriyordu.
Faik aramızdan en fırlaması çıktı. İstanbul Uluslar arası İliÅkiler bölümünü bitirince Yunanca ve İngilizce bilgisine dayanarak Ticarete atıldı. Kendi firması ile bildiÄim kadarıyla Türk ve Yunan Firmalarına karÅılıklı olarak danıÅmanlık yapıyor. Bunun yanı sıra da yakaladıÄı güzel fırsatları da deÄerlendirerek DıŠTicaret çalıÅmalarına devam ediyor...
Vay be nereden nereye...
Bir de bizi düÅünüyorum...
Sen ODTà Elektronik Elektrik MühendisliÄini bitirdikten sonra, askerliÄini yaptın. Sonra da Zehra'la evlenip Londra'ya sıÄındın. BaÅtan çok garipsedik... BildiÄim kadarıyla bir CAD/CAM uygulama firmasında elektrikli sanayi makinelerine yazılım geliÅtirme konusunda çalıÅıyordun... Bir geliÅme var mı? En son nerelerdesin? Akademik formasyonuna Master ya da PhD. ekleyebildin mi?
Zehra ne yaptı? O çok istediÄi MBA programına katıldı mı? Endüstriyel satın alma konusunda uzmanlaÅabildi mi?
EvliliÄiniz nasıl gidiyor? Ãocuklarınız oldu mu? Kaç tane ufaklık oldu? Nedir en son hane sayısı? İngilitere'deki Yunan VatandaÅı Türklerin sayısının artıÅında katkıda bulundunuz mu? :)
Biliyorum beni soracaksın...
Ben mi?
Ben gezginin tekiyim Yusuf... Kendi hayat yolcuÄumuda kaÅifliÄe oynuyorum... BoÄaziçi'nde İÅletme'yi bittirdikten sonra, AskerliÄimi yaptım. Devamında 1 yıl İskeçe'de esnaflık yapmayı denedim. Baba'dan kalan beyaz eÅya maÄazasında buzdolabı, fırın satmaya çalıÅtım. Allaha Åükür iyi de gitti baÅlarda. Sonra bir baktım ki bizim piyasa'da çok ciddi bir rekabet var. Türkiye'den ithalat yapalım dedik. Hiçbir Türk Firması ile adam gibi bir iÅbirliÄi fırsatı yakalayamadık. Türk firmaları Yunanistan distribütörlüÄü lafını duyunca yıllık 500.000 Euro gibi rakamlardan bahsetmeye baÅladılar... Nerde bende o kadar para? Olsa da ben ne yaparım, kime satarım o kadar malı?
En sonunda aile içinde aÄabeyim ile de biraz çatıÅtık. Babamın İskeçe içindeki küçük bir arsasını adam gibi paylaÅamadık. Ben 3 katlı bir bina ve güzel bir bahçe istedim. AÄabeyim 7 katlı betonarme çift daireli bir apartman yapalım istedi. Ekstra daireleri satıp zengin olma heveslerine kaptırdı kendini. Girdik birbirimize... Huzursuzluk 5 ay sürdükten sonra iÅin tadı kaçtı. İskeçe dar gelmeye baÅladı. Tıkanan iÅler, kötü giden aile içi çatıÅmaların üstüne bir de İskeçe'de çok yoÄun hissetmeye baÅladıÄım entelektüel yalnızlık ve imkansızlık de eklenince dayanamadım. En sonunda İskeçe'den ayrılamaya karar verdim. Ayrılma kararını da İstanbul'da (o zaman) sevgilimi, (Åimdi eÅim) ziyarete geldiÄimde, Ulus Parkının yamaçlarında aldım. Baktım Åöyle İstanbul'a tepeden...
DüÅündüm, düÅündüm... Ve en sonunda bu kadar eÄitimi neden çöpe atmak için inat ediyorum diye düÅündüm? Sonunda kavga gürültü İstanbul'a geldim. İstanbul'da üniversitenin Güney kampusünde Kenedy Lodge'da samimi arkadaÅlardan oluÅan bir topluluk içinde bir AÄustos akÅamı evlendik AyÅe ile.
Uzun süren bir iÅsizlik sonucunda önce bir mobilya firmasında İhracat Elemanı olarak çalıÅmaya baÅladım. Zaman içinde bir aydınlatma firmasına İhracat İŠGeliÅtirme Müdürü olarak Transfer oldum. Aydınlatma firmasında çalıÅırken Endüstriyel Tasarım Kavramı ile tanıÅtım. İspanya'da FIAM Valencia fuarı, Almanya'da Light and Building Frankfurt Fuarı, Dubai'de INDEX Fuarı, Fransa'da DECORIUM Paris Fuarı derken, Milano'da EUROLUCE fuarı sonucunda hayati bir karar daha aldım.
YaratıcılıÄımı, akademik altyapımı ve iÅ deneyimimi kullanarak, Milano'da Milano Ãniversitesinde Endüstriyel Tasarım Master'i yaptım. Bunu sonucunda da mesleki anlamda, Tasarım Yöneticisi oldum. Bunun devamında da Türkiye'deki bir mobilya firması geliÅtirdiÄi Avrupa Pazarlama faaliyetleri için Milano'daki Ofisinde kalmamı isteyince teklifi kabul ettim. En son olarak da buradayım...
2 yıl oldu Milano'da yaÅıyoruz. Bu arada bir de İtalyanca öÄrendim bu yaÅlarda. Yanımızda çalıÅan Fransız ve İspanyol iÅ arkadaÅlarından da biraz mahalle İspanyolca'sı ile biraz Sokak Fransızca'sı öÄrendim! AnlıyacaÄın artık her sabah günaydın derken, bir de "Goodmorning”, "Bonjorno”, "Buenos Dias” da diyorum!
Türk-İtalyan Sermayeli firmada, Türk, İtalyan, İspanyol, Fas, Fransız, Belçika, Hollandalılardan oluÅan bir Tasarım Atölyemiz var. Avrupa'da kıyafet, araba, Müzik, moda trendlerini, yaÅam standartlarının ve ekonomik Åartların yarattıÄı talepleri inceleyerek mobilya'da yeni tasarımlar geliÅtirmeye çalıÅıyoruz. Bu yeni tasarımları da Türk İtalyan Sermayeli İtalyan Markamızla bütün dünya'ya Pazarlıyoruz... Türkiye'deki fabrikalarımız da tasarımlarımızın üretimini gerçekleÅtiriyor.
Ekibimizde Endüstriyel Tasarımcıların yanısıra, Ekonomistler, Endüstri Mühendisleri, İstatistikçiler ve Marketing uzmanları var. Benim görevim ise Tasarım Yöneticisi Pazarlama Uzmanı olarak, yeni ürünlerin Pazarlama planlarını oluÅturmak, tasarımcılara ürün brief'leri hazırlamak, yapılan yeni tasarımları yaptıÄım planlara uygun olup olmadıÄın kontrol etmek...
Anlattıklarım biraz tarzanca mı geldi bilmiyorum Yusuf? Ama özetle diyebilirim ki, bir hayli eÄlenceli ve zevkli bir iÅ benimkisi...
Milano ise bana Selanik'i çaÄrıÅtırıyor... Akdeniz İklimi... İtalya harika... Yunanca'ya da çok güzel bir yakınlıÄı var. Kolay öÄrendik... Hala yabancı olduÄumuz belli oluyor ama kısa sürede uyum da saÄlayabildik... İtalyan'larda çok takdir ettiÄim bir özelikleri, Osmanlı'da olduÄu gibi çok köklü bir Mimari kültürüne sahipler... Adamlar burada Rönesansı yakalamıÅlar. MuhteÅem estetik bir Åehir. Bizim arnavut kaldırımları diye tabir ettiÄimiz taÅ döÅeli yollar bile sanat eseri bazı semtlerde... Ãok keyifli bir Åehir... Domuz etine biraz fazla düÅkünler... Bundan dolayı bir hayli zamandır vejeteryan geçiniyoruz...
Bu ara bir de kızımız oldu... Gamze... Bana benziyor... Annesi ne derse desin... En azından gamzeleri bana benziyor...
BayaÄı uzun anlattım galiba Yusuf...
Ama düÅünüyorum da nereden nereye gelmiÅiz... Bundan 15 sene önce Vatan Millet Batı Trakya idealleri ile kıvranırken, memleket kurtarmak için iyi bir eÄitim almaya gittik... Türkiye'nin en iyi okullarında okuma fırsatımız oldu... AldıÄımız bilimsel disiplinlerde hepimiz iyi bir konuma geldik. Ancak devamında da bu yetiÅtiÄimiz güzelim topraklar, bize saksı topraÄı gibi dar kaldı.. Oysa biz bir saksıda büyüyemeyeceÄimizi anlayabilecek kadar iyi bir eÄitim almıÅtık. Böylece kaderimize küsüp baÅka topraklarda daha derin kökler salabileceÄimiz tarlalar aramaya baÅladık...
Bir Åeyi bir türlü çözemiyorum...
70'li yıllarda, 80'li yıllarda hatta ve hatta 90'lı yıllarda Yunan VatandaÅlık Yasasının ünlü ırkçı 19. maddesine göre bir sürü insan vatandaÅlıktan atıldı. Bir sürü insan siyasi ve ekonomik kısıtlamalar ve baskılardan dolayı istemeye istemeye Türkiye'ye Almanya'ya İngiltere'ye göç etti. Hatta Batı Trakya'nın Yunanistan'a kalmasından sonra her on yılda farklı sebeplerden dolayı göçler yaÅandı... Ancak son yıllarda iki ülke arasında yakınlaÅmadan sonra çok ciddi bir yumuÅama gözlemleniyor. En azından ekonomik kısıtlamalar ve baskılar geriledi, etkisini kaybetti. Ãn yargılar baki tabi ki... Ancak eskisi gibi deÄil...
Fakat biz yine göçmeniz be Yusuf... Ãstelik bizimkisi siyasi göç de deÄil... Tercihi bir göç... DüÅünüyorum da galiba biz sosyolojik olarak deÄerlendirirsek Neogöçmen mi oluyoruz... Yoksa Post modern Zamanların Post Modern Göçmenleri miyiz?
Oh be! İçimi döktüÄümü hissediyorum Yusuf...
Uzun zamandır bu kadar farklı bir açıdan bakamamıÅtım geliÅim serüvenimize. Rahmetli BarıŠManço'nun Åarkıları depreÅtirdi içimi... Sallandı yaprakları köklü anılarımızın... Ah be Yusuf keÅke Åöyle bir karÅıklı oturup konuÅabilsek... O İskeçe'de yaptıÄımız bir partiyi birlikte yapsak...
Bak ne diyeceÄim... Yazın tatilinizi sadece İskeçe'de geçirmeyin. Gelin sizi Milano'da aÄırlayalım. Åöyle bir Ilıca mahallerlerinin yamaçlarında Hıdrelez'de yapıldıÄı gibi çevirme yaparız... Bizim ekipten Adriana ile kocası Antonio'yu da alırız. İyi ve saÄlam arkadaÅlar... Onlara Türkçe öÄretiyoruz ailece...
Ondan sonra oturup da birkaç gece anılarla sarhoÅ, bir hoÅ olalım... Ne dersin... Hatta ve Hatta ben de programımı ayarlarım birlikte Padoa, Venedik, Cenoa, ve Roma'ya da gidebiliriz. Teklif misafirperverlik benden... Evimiz de rahat misafir aÄırlama konusunda sıkıntımız yok...
Ne dersiniz?
Sizi, ya da en azından kısa vadede haberlerinizi GüneÅli Milano'da bekliyoruz...
Zehra'a, varsa çocuklarınıza, Londra'da görüÅtüÄünüz diÄer bütün herkese çok selamlar...
Sevgi, saygı ve dostlukla
Mehmet
Not:Son olarak internet'e, interneti 25-30 yıllık süreçte oluÅturanlara teÅekkür etmek istiyorum. Adın ve soyadınla arama yapınca hemencecik e-mail adresini bulabildim.
Not: Hikayede geçen e-maillerin tümü kurgudur. Tesadüfen çalıÅan bir e-mail varsa, sahibinin yazılan karakterle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Dolayısı ile hikayede geçen e-maillere mail atılmaması rica olunur.
Güncelleme Tarihi: 29 Mayıs 2004