Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği | |
Genç Akademisyenler Topluluğu |
|
|
|
|
|
TÜDEV KURULTAYI
(TÜRK DÜNYASI
DOSTLUK KARDEŞLİK VE İŞBİRLİĞİ VAKFI)
11-13
Nisan 1997
İstanbul
Batı Trakya 29 Ocak 1988'den sonra, Dr. Sadık Ahmet sahneye çıkıp sorunlarımızı uluslararası arenalarda anlatmaya başlamasıyla, başta Türkiye olmak üzere, birçok uluslararası platformda önemli derecede anılmaya başladı. Ancak Batı Trakya sorunu gündeme geldiğinde genellikle Batı Trakya siyasal boyutta ele alınmaktadır. Bunun yanısıra da Batı Trakya siyasal, kültürel ve eğitimle ilgili sorunlarıyla anılmaktadır. Aynı durum Batı Trakya 'nın kendisi için de geçerlidir. Batı Trakya da da bizler kendi sorunlarımızdan bahsederken genellikle hep siyasal, sosyal, dini, eğitimle ilgili, kültürümüzle ilgili sorunlarımızı daha çok tartışırız.
Batı Trakya'nın ekonomik sorunları hep arka planda bir paragraf ya da bahsedilmesinde fayda olan bir konu şekklinde algılanmaktadır.
Ancak son zamanlarda Batı Trakya nın ekonomik sorunları da gündemde yerini almaya başladı. Çünkü artık insanımız her türlü aletin çalışabilmesi için bir enerjiye ihtiyaç duyduğunu anlamaya başlamıştır. Bir toplumun, gelişebilmesinin temelinde gerekli enerjinin, toplumun ekonomik yapısı ile ilgili olduğunu anlamaya, başlamıştır.
Ancak bu idrak etme süreci yeni yeni başladığından dolayı bu konuda araştırma çalışma yapmak isteyenlerin karşılaştıkları bir takım temel sorunlar vardır. Makalemize devam etmeden bu sorunlardan bahsedip makalenin nasıl algılanması gerektiği konusu hakkında okuyucuyu bilgilendirmemin gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu makaleyi her ne kadar akademik bir seviyede yazmaya çalıştıysak ta akademik sayılmamasının önemli sebepleri bulunmaktadır.
Batı Trakya da ekonomi çok yeni bir kavram olduğundan dolayı malesef konuyla ilgili akademik makaleler, kaynaklar bulunmamaktadır. Konu bu seviyede hiç ele alınmamıştır. Arada bir Batı Trakya yerel basınında bir takım yazılar çıkmışsa da söz konusu yazılar daha çok sitem, bildirme, haber, ve yorum niteliğinde olmuştur. Konuyla ilgili ciddi bir araştırmaya ya da araştırmacıya henüz rastlamış değiliz. TC üniversitelerinde ekonomi, işletme ve benzeri bölümlerde okuyan öğrencilerin Batı Trakya'nın ekonomik yapısı ile ilgili çalışmalar yapmış olduklarını tahmin ediyoruz. Ancak bu tür makaleler henüz Batı Trakya'ile ilgili basın yayın organlarının hiçbirinde yayınlanmamıştır.
Konuyla ilgil Batı Trakya'da çalışma yapan herhangi bir uzman kurum da yoktur. Her ne kadar bu durum konuya ilgi duyanlar tarafından sitemle söz edildiyse de şu ana kadar konuyla ilgili çalışma yapmak için herhangi bir kuruluş oluşturma çabasına da girilmemiştir.
Batı Trakya'nın ekonomisine en yakın meslek grubu olan muhasebeciler son 5 yılda çoğaldıysa da henüz konuyla ilgil araştırma yapan duyulmamış ve görülmemiştir.
İşin daha da kötüsü Batı Trakya'nın ekonomik yapısı ile ilgil istatistikler herhangi bir resmi makam tarafından yayınlanmamamıştır. Yayınlanıyor olsa da herhangi bir STK tarafından takip edilip elde edilmeye çalışılmamıştır.
Genel olark diyebiliriz ki Batı Trakya'da ekonomi ile igili genel bir bilinç olmadığından dolayı konu ile ilgili kaynaklar son derece kıt ve birbirinin benzeri dir.
Batı Trakya ile ilgili akademik çalışmalar yok değildir aslında. Şu sıralarda Batı Trakya üzerineNorveç'te Bergen Üniversitesi, tarih Bölümünde Vemund Aarbake tarafından geniş çaplı bir Dr. Tezi çalışması yapılmaktadır. Doktora tezi son aşaması olan yazılma aşamasındadır.
Bunun yanısıra Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği eski Genel Başkanlarından Sn Halit Eren, Batı Trakya konusunda bir Doktora tezi hazırlamıştır. Şu sıralarda Doktora tezini güncelleştirip yayınlamaya hazırlamaktadır. Ancak her iki doktora tezi de yayınlanmadığından dolayı ekonomi ile ilgili boyutlarını bilmemekteyiz.
Ana kaynaklar olarak 23 Ağustos 1995 yılında Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği çatısı altında örgütlenen Genç Akademisyenler Topluluğu olarak düzenlediğimiz "Batı Trakya'nın Ekonomik yapısı, sorunları ve yapabileceklerimiz" konulu panel, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Merkezi'nin 1995 ve 1996 ilkbaharlarında düzenledikleri 1. ve 2. Uluslararası Batı Trakya Kurultayı Ekonomi Çalışma Grupları Raporları ve Ankara Üniversitei öğretim üyeleirnden Sn. Baskın Oran'ın Türk Yunan Anlaşmazlığı'nda Batı Trakya Sorunu konulu kitabından alıntılar yapılmıştır.
Batı Trakya doğusunda Türkiye Cumhuriyeti, kuzeyinde Bulgaristan la sınırı bulunmaktadır. Batısında Yunanistan'ın Makedonya Bölgesinin Kavala Eyaleti ile komşuluk etmekte, Güneyde ise Ege Denizinin en kuzeyindeki Trakya Denizi'ne açılmaktadır.
Dar uzun bir bölge olarak algılanırsa. Bulgaristan'la Trakya denizi arasında takriben 60 Km'lik bir mesafe, Doğudan da Batıya da takriben 180 km'lik bir mesafelik bir alanda bulunmaktadır. Güney şeridi ova, Kuzey şeridi de dağlık bölgeden oluşmaktadır.
1923'ten beri Yunanistan toprağı olan Batı Trakya'ya 1923 ile 1960'lı yıllar arasında tamamen bir Osmanlı toplum yapısının devamı gibi idi. Toplumun en önemli müsseseleri arasında, bir kısmı etkisini ve varlığına hala devam etmekte olan, Osmanlı toplum yapısı müesseseleri görülmektedir.
Müftülüklerimiz ve Vakıflarımız en eski en köklü müesseselerimizdir. Hatta Vakıflar azınlık ekonomisinin belkemiği bile sayılabilmektedir. 1960'lara kadar en önemli eğitim kuruluşları medreseler, idadiyeler ve rüştiyeler sayılıyordu. Artık yerlerini normal ilk, orta okullar ve liseler almıştır. Buna rağmen Gümülcine'de Hayriye adında, İskeçe'nin Şahin kasabasında da birer medrese bulunmakta ancak bu her iki medreseler eski işlevini yitirmiş ve Yunanistanın eğitim alanındaki baskılarının bir aleti, aracısı olmuştur.
1927'den bu yana azınlığımıziçinde önemli belli başlı sivil toplum kuruluşları bulunmkatadır. Bunların arasında İskeçe Türk Birliği (1927), Gümülcine Türk Gençler Birliği (1929), Batı Trakya Türk Öğetmenler Birliği (1934) sivil toplum kuruşları olarak birhayli sıkıntıya, kısıtlamaya rağmen çalışmakta, etkinliklerini sürdürmeye çalışmaktadır.
Toplum uzun yıllardır, büyük toprak brikimlerine sahip olan "ağalar" ve "beyler" tarafından yönetilmekteydi. Ancak 1960'ların ikinci yarısında agaların Türkiye'ye göç etmesiyle bölgede tamamen orta halli, fakir kesim kalmıştır.
Toplumun büyük bir kesimi %70' i köylerde yaşamaktadır. Geri kalan %30'u kasabalarda yaşamaktadır. Toplum genel olarak kırsal kesim yapısının tüm özelliklerine sahiptir. Kent kültürü pek yoktur. İstanbul, Bursa, İzmir gibi bölgelere yerleşen Batı Trakya'lı göçmenlerde geldikleri kasaba ve köy ortamlarını çağrıştıran bölgelere yerleşmişlerdir. Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği'nin şubelerinin kurulduğu semtler buna en iyi göstergedir.
Sınıf olarak işçi ve küçük burjuva sınıfı bulunmkatadır. Ancak küçük burjuva kesimi yeni yeni, aydın kesimin çoğalmasıyla güçlenmektedir.
Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı hem kültürel ve etnik bağı olan Türkiye'de hem de Vatandaşı olduğu, vergisini ödeyip askerliğini yaptığı ve haklarını aradığı Yunanistan'da gelişen sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerden etkilenmiştir, hala da bu etkilenme devam etmektedir. Bu etkilenmeler arasında en belirgin olarak sayabileceklerimiz arasında Türkiye'nin 1940'lara kadar Atatürkçü inkilaplarla yaşadığı değişimler, İkinci Dünya Harbi, Yunanistan'ın 1955-60'lı yılları arasındaki iç harbi ve 1960'lardan sonra her iki ülke arasındaki Kıbrıs, Ege gibi sorunların yarattığı rahatsızlıkları sayabiliriz.
Batı Trakya 1976'ya kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun bir bölgesi idi. 1978' da Rusların İstanbul'a yanaşması ile bugünkü Yeşilköy'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Bulgaristana bırakılır. 1913'te Yunanistan'ın Osmanlı devlertinin topraklarından almaya başlaması ile Yunanistan ile Osmanlı devleti arasında, dini, eğitimle ilgili, ve ekonomik yapı ile ilgili kurumların işleyişini belirleyen bir anlaşma yapılır.
1913'te ikinci Balkan savaşı sırasında bugünkü Trakya'nın geri alınması ile devam eden bir grup Osmanlı subayı, ve İtahat ve Terakki Partisininin gizli örgütü Teşkilat'ı Mahsusa'nın önde geleni Bulgaristanın eline bırakılan Batı Trakya bölgesinde Batı Trakya Türk Cumhuriyeti'ni kurarlar. 31 Ağustos 1913 ile 27 Ekim 1913 tarihleri arasında 57 gün yaşayan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti bugünkü Batı Trakya'lıları hayranlığa düşürecek kadar kısa bir sürede örgütlenmiş ve Türk tarihinde kurulan ilk Türk Cumhuriyeti ünvanını almıştır.
1913 ile 1918 arası Osmanlılar tarafından yine Bulgaristan'a emanet edilmiştir. 1918 ile 1920 arasında 1. Dünya Savaşı galipleri Müteffik Kuvetleri tarafından Fransız idaresine verilmiştir. 1920'den bugüne kadar çeşitli antlaşmalarla Yunanistana bırakılmıştır.
Batı Trakya'nın kısa bir sosyal yapısı ve tarihi sürecine dair bir bilgi verdikten sonra var olan yapıya irdelemeye başlayalım. (Konuyla ilgili bu bölümde italik olarak anlatılanlar Ali Kamber'in "Batı Trakya Türk toplumunu Ekonomik Yapısı, sorunları ve Yapabileceklerimiz" konulu paneldeki konuşmasından kesitlerdir. Aradaki italik olmayan eklemeler yazara aittir.)
Daha önce de belirttiğimiz gibi Batı Trakya kırsal bir bölge dir. Dolayısıyla insanlar toprağa bağlı olarak yaşamaktadırlar. Ancak Yunanistan devletinin baskı araçalarından biri olan mülkiyet izni vermeme baskısı çeşitli gayri menkul ve menkul alımında kendisi belli etmiştir.
Ekonomik şartların zorlaşması, devlet politikalarının azınlık üzerinde belirgin hale gelmesinden sonra mal, mülk değişmiştir. Bundan elli yıl önce toprağa baktığımız zaman toprağın %80'i Türkler'in elindeyken, 50 yıl sonra baktığımızda sadece %25 oranında mal varlığına sahip olan bir toplum kalmış. Yerleşme imkanı sağlayan toprak insanların elinden kaçmış, bununla beraber imkansızlıklar, fakirleşme başlamıştır ve bunun sonucu bir göç ortaya çıkmış. Batı Trakya'da sistematik bir şekilde çeşitli kamu projeleri amaçlarıyla, çeşitli finansal destek ve köstek programları ile Batı Trakya Türk toplumu elinden toprağı alınmıştır. Söz konusu projeler arasında, üniversite kampüsü yapmak, yol yapmak, açık hava hapishanesi yapmak gibi ilginç projerler bulunmaktadır. Finansal destek programında Yunan'lıya Türk'lerin topraklarını alabilmek için uzun vadeli düşük faizli krediler vermek, köstek programında da Türklere de kesinlikle kredi vermemek, gibi uygulamalar söz konusudur. Bunun yanısıra da, Türklerin bir birine toprak satması da çeşitli engelleme, ve yavaşlatma ve hiç izin vermeme şeklinde kendisini belli etmiştir.
İnsanların kimisi Türkiye'ye yerleşmeye gitmiş, orada bir yatırım yapma imkanı aramış, bunu yapamayanlar da Atina, Vapurlar, sonra da gelişen ülke Almanya vagonuna binmişlerdir. Almanya'da yaşayan Batı Trakyalılar'ın sayısı 25.000 civarında. Nüfusumuzu 125.000 kabul edersek %20 oranında bir fizik gücü, çalışacak insan göçü sağlanmış. Türkiye 60 milyon ve Almanya'daki Türklerin sayısını 3 milyon düşünürseniz sadece %5 oranında. Yunanistan'da Almanya'da yaşayanların sayısı 160.000. 10 milyon hesap ederseniz %1.6 oranında göç var. İspanya'dan Almanya'da çalışanların sayısı aşağı yukarı 2.5 milyon ve %2 yapıyor. Yani; en büyük göç üçüncü olarak da zaten eldeki malvarlığı da el değişmiş ve ekonomik gelişme her yönden engellenmiştir.
Buna ek olarak son yıllarda eğitim amaçlı göç'ün yanısıra iş amaçlı göç dolayısıyla da İngilitere'ye göç eden bir hayli Batı Trakya'lı bulunmkatadır. Bunu bu cıvarlarda kurdukları derneklerden. ve dernkelerle ilgili çalışmalardan gözlemlememiz mümkündür. Bunun yanısıra özellikle iş amaçlı göç için Avustralyaya yerleşenler de bulunmaktadır. Bunun yanısıra Internt'te bulunan "Thrace" listesine üye olan BT2lıların önemli bir kısmı Uküniveristelerindeki öğrencilerdir.
Azınlığımızın sosyo-ekonomik durumunu inceleyecek olursak, eğer Gümülcine ve İskeçe civarında yıllık ciro 1 trilyon dahmi ise 50 milyar-100 milyar drahmisi azınlık insanına ve esnafa aittir. Diğer kesimin cirodaki payı % 95, Milli gelir Yunanistan'da 6 bin dolar olarak hesaplanıyor. Bugün köydeki bir aileyi örnek alalım. Ortalama 6 kişinin tütünde çalışıp, 2 bin kilo tütün üretiğini, bunun da yılda 3.5 milyon drahmi gelir getirdiğini varsayalım. Altıya bölünce, sadece 600 dolar gelirin bizim aile fertlerinin başına düştüğünü farkedebiliriz. Bu da sosyo-ekonomik durumun toplumun diğer katmanlarıyla, 10 milyonluk insan katmanlarıyla yarışamaz duruma geldiğinin göstergesidir.
Bunu yaratan nedenler var. Önce beyin gücü, sonra fizik gücü, eldeki mal varlığının değişime uğraması temel sebepler. Fakat burada kalanlar da belli zaaflarıyla hareket etmişlerdir.
En ufak bir ekonomik örgütlenmeye, yapılanmaya gitmemişiz. Yunanistan'ın vergi cenneti olduğu zamanlarda, herkes bireysel bir iş yapmaya gitmiş, hiçkimse en ufak dediğimiz, adi komandit şirket veya limited şirket türünden ortaklıklara gitmemiş. O zaman bu tür ortaklıklar hiç vergi ödemezken herkes bireysel iş yapmış ve bireysel olarak vergi ödemiş. Şimdi bu şartlar da ortadan kalkmıştır.
Bakıyorum ki esnaf kulüplerinde adamımız yok. Nüfusun yarısı Türklerden oluşuyor, küçük esnaf ve tüccarlar dediğimiz dükkanların yarısı da Türklerden. Ticaret Odası'nda yönetim kurulundan bir arkadaşımız yok. Nasıl olabilir ki ? Burada üyemiz olmazsa bilgi de artmaz, bilgi artmayınca insanların girişimciliği de negatif etkilenir.
Batı Trakya nın genel ekonomik yapısı ile ilgil belli başlı konuları ele aldıktan sonra, Batı Trakya'nın tarımı'na daha yakından bir göz atalım. (Tarımla ilgili bilgilerin büyük bir kısmı söz konusu panelde Nazif Şakir tarafından verilmiştir. Nazif Şakir'in kendi sözleri italik olarak verilmiştir.)
Günümüzde Batı Trakya Türk Azınlığı mensupları Batı Trakya'da bulunan kooperatife yeni üye olarak kabul edilmemketedirler. Sn Nazif Şakir'in araştırmasına göre, ikinci bir şirket kurabilmek için bir vilayette iki belediye olması gerekmektedir. Rodop Vilayetinde de iki belediye bulunmaktadır; biri Gümülcine diğeri de Şapçı. Zamanında ikinci bir örgütlenmeye gidilmemiş. Ancak Türklerin girişimlerinden önce de ikinci bir kooperatif kurulması yasaklanmış. Aslında yine de ikinci bir kooperatif kurulabilir. Ya da şu anda bulunan kooperatife bölge deki tüm çiftçiler üye olduğu takdirde yönetim kuruluna daha fazla Türk seçilip idareyi ele alabilecek oranda geniş bir çifçi tabanı bulunmaktadır.
Batı Trakya da 1990'ların başına kadar çoğunlukla çiftçi olan köylüye Traktör, araba ehliyeti, arazi tapusu verilmeme, polisin sık sık pusu bekleyip çeşitlii bahanelerle ceza kesmesi gibi baskılar sık sık görülmekteydi. Ancak bu temel sıkıntılar 90'ların başından itibarem rahatlamıştır.
Batı Trakya'nın ana ürünleri arasında Tütün, Pamuk, Domates, Buğday, Mısır, Pancar gibi ürünleri sayabiliriz. Ancak hemen hemen her kesim de piyasaya arz edilecek ürünler denetlenebilmesi açısından bir takım kısıtlamalar vardır. Ayrıca bölgede ürünlerin alıcısı olan Tüccarların ticaret anlayışı zaman zaman çeşitli sıkıntılara yol açmakatadır. Bu konuda toplum tamamen bilgisiz olduğundan dolayı kesin birşey söylenememektedir. Toplumda arz talep gibi kavramlar tamamen çok kaba şekliyle bilindiğinden, çoğu zaman piyasalardaki fiyat dalgalanmaları toplum alaeyhine bir baskı aracı olarak algılanmaktadır. Ancak Avrupa birliğinin de konu ile ilgili primleri olduğundan dolayı halk tütün için üreticiye gönderilen primlerin tücarlar tarafından harcandığını düşünmektedir. Konuyla ilgili ciddi bir araştırma, yazılı bir makale bulunmamaktadır.
Tütün bölgede en çok üretilen üründür. Ancak bu konuda da Avrupa Birliği'nin kısıtlamaları, dünyada sigaraya karşı olan genel tavırdan dolayı Bölgede Tütün üretimi devlet tarafından yavaşlatılmaya çalışılmakta ve başka ürünlere geçiş teşvik edilmektedir.
Son yıllarda bamyaya, salataya, emek yoğun olan ürürnleri yetiştirmek serbest bırakılmıştır. Bu sene (1995 yılında) ekilenlerin hepsi primli satılacak.
Pamukta kooperatife girdiğimde, pamuk tüccarları, Pamuğu en iyi üreten kesimin ürününü almaya bakardı, ondan sonraki kaliteye pek rağbet göstermezdi. Ancak örgütlü davranmaya başlayınca her kalitede bir fiyat yükselmesi söz konusu oludu.
Balkan Koluna "Malra" peynir fabrikası kurulması planlanıyor. Proje Bölge Valiliğinin onayından geçti. Fakat, bu bir yılda yetişemeyeceğine göre, 50 milyon drahmi ayırıp bu sene orada bulunan bir askeriye binasına geçici olarak kurulacak. Sonra yenisi yapılacak.
Toplumumuzda az bir parası olanlar biraraya gelip bir şirket kurup; çırçır fabrikası, pamuk fabrikası kurabiliriz. Ya da, daha geniş bir çapta ip fabrikası kurulabilir. Böyle bir fabrikanın inşası 12 milyar Drh olacaktır, fakat önemli sayıda işçiye çalışma imkanı sağlayacaktır.
Batı Trakya'da kasabalarda en yaygın meslek grubu olmakla beraber son derce az gelişmiş bir alandır. Önümüzdeki yıllarda güçlenmesi, bilgilenmesi ve bilinçlenmesi en çok beklenen alanlardan biridir.
Kasabalarda çalışan bu kesim genellikle küçük birer dükkan sahibi olup, tamamen yerel hizmete yöneliktir. Temel ihtiyaçlar, gıda, ev eşyası, mutfak eşyası, beyaz eşya, çeşitli yaş gruplarına ve beğeni gruplarına hitap eden giyim ürünlerinin satıldığı mağazları işletirler. Çok büyk sermaye birikimi gerektirmeyen bu işlerde amaç her zaman Batı Trakya çapında ya da kasaba ve cıvarına hizmet vermektir.
Yatırımların hiç denecek kadar az olduğu bu kesim hem örgütsüz hem de bilinçsiz dir. Ekonomi bilgisi dükkan çalıştırmaya yetecek kadaradır. Hemen hemen hiçbir zaman çağdaş finans imkanlarından yararlanamamaktadırlar. Bu durumun temelinde yunanlı bankaların kredi vermek istememesi yanısıra, esnafın da bilgisizliği, ısrar etmesi söz konusudur.
Kazandıklarıyla aile bakımını, okuyan çocukların istikbaline orta halde yetecek kadar gelir elde etme amacıyla çalışan esnaf kesimi tamamen örgütsüzdür. Hatta örgüt kelimesinden de son derece korkmaktadır. Öyle ki 29 Ocak 1990'da ve 16 Ağustos 1997'de Gümülcine şehir merkezinde Yunanlı fanatikler tarafından kırılan dükkan vitrinleri ve yağmalanan dükkanların devlet tarafından tazmin edileceğine dair söz almalarına rapmen toplu bir mahkeme açmaktan bile korkmuşturlar.
Bu korkunun temelinde çok sıkı ve düzenli çalışan vergi daireleri ve memurlarının çeşitli zamanlarda yaptıkları baskınlar ve kestikleri cezalr bulunmaktadır. Bunun yanısıra Yunanistan'da sık sık değişen vergi kanunları esnaf kesiminden sıkı sıkıya takip edilemediğinden dolayı çoğu zaman yeni bir yasanın gereklerine uymakta geciktiklerinden dolayı, ceza almaktadırlar.
Batı Trakya'da yaygın olan kanı kimsenin altında çalışmamaktır. Burdaki kilit kelime "altında" dır. Bu Batı Trakya'daki bir ezilmişlik duygusunun tepkisidir aslında. Alt üst ilişkisi ilginç bir şekilde insanları rahatsız etmektedir. Bu sivil hayatın başka alanlarında da görülebileceği gibi her baba'nın oğluna kızına verdiği temel tavsiyelerde de görülebilir.
Batı Trakya'da serbest mesleklerde çalışan insanların meslekleri şöyle özetlenebilir. Doktorlar Diş hekimleri ve eczacılardan oluşan sağlık meslek grubu en geniş kesimdir. Devamında sayıları çok olmalarına rağmen işlerini icra etmeyen İşletme ve Ekonomi grubunu dahil edebiliriz. Bu grubun önemli bir kesmi tarımla uğraşmakta, bir kısmı dükkan işletmekte bir kısmı da mesleğiyle hiç alakalı olmayan işler yapmaktadır. Ancak son yıllarda muhasebecilik önemli derecede yayılmaya başlamış olmakla beraber, toplum tarafından takdir edilmeye, anlaşılmaya başlamıştır.
Ancak buna rağmen ciddi anlamda profesyönel yöneticilik sadece çok yeni bir kavramdır. Bölgede Yunanlıların işlettiği sanayi dallarında yada ticaret sektöründe çalışanlar olmadığından dolayı bu konuda yükselen bulunmamaktadır.
Mühendisler son derece azınlıktadır. İnşaat mühendisleri ve mimarların sayısı 5'i geçmemektedir.
Psikoloji, sosyoloji, sosyal hizmetler, rehberlik danışmanlık, pedagoji, tarih uzmanlığı gibi sosyal meslek dallarında çok az kişi mesleğini icra etmektedir. Sosyal meslekler grubundan önemli sayıda mezun olmasına rağmen işlerini icra edememelerinin temelinde, girişimci olmamak, toplumun mesleği tanımaması, ve devlet tarafından çalışma izni alamamaları yatmaktadır.
"Emek Yogun Sektör" derken daha çok çeşitli dallardaki teknisyenlik ve ustalıklardan bahsediyoruz. Hiç bir eğitim almadan tamamen usta çırak ilişkisi içinde yetişmiş bu kesim, bulundukları kasabanın, köyün en iyi elektrik, su tesisatçıları, en çok aranan inşaat ustaları, en çok iş yapan keremit-çatı ustalarıdırlar. Bunun yanısıra kasbalardaki bir çok café ve bir çok lokanta, restaurant'ın ahçıbaşısı ve garsonları Türklerden oluşmaktadır.
90'ların başına kadar Batı Trakya'da ticaret sadece Yunanistan'ın merkezlerinden özellikle Selanik ve Atina dan gelen satış temsilcilerinin yaptıkları satışalarla yerel çapta ticaret yapmaktaydılar. Son yıllarda ekonomik alandaki baskıların dinmesi, azalması sonucunda yavaş yavaş ticaretin hacmi büyüdüğü tahmin ediliyor. Bu tahmine temel olan da bir hayli insanın aktif bir şekilde iki ülke arasında iş araması, iş bağlantıları kurması ve iki ülke arasında karşılıklı ihtiyaçalara cevap vermeye çalışmasıdır.
Ancak buna rağmen büyük çapta ticaret yapan görülmemiştir. Ancak yol açık görünmektedir. İşletme, Ekonomi gibi meslek dallarına rağbetin artmasının temelinde bu da olduğu gibi büyük ticaret'e heveslenenler sadece bu kesim değildir. Bunun yanısıra farklı meslek dallarında okuyup ta ticaret yapmanın imkanını kovalayan bir hayli üniversite öğrencisi bulmak mümkündür.
Ancak şu anda ticaret yapan orta yaşlı kesimin ticaretle ilgili teorik birikimi önemli derecede zayıftır.. Ticaret te yine usta çırak ilişkisi içinde öğrenilmektedir. Son yıllarda özellikle TÜSİAD çevresinden bir grup işadamının Rahmi KOÇ öndreliğinde Yunanlı işadamları ile görüşmeye gitmeleri ve Sn Rahmi KOÇ'un Yunanistan'da olumlu bir izlenim bırakması komik derecede düşük olan Ticaret hacminin yükselmesi için umutlar vaat etmektedir. 1996 Aralık başı Yunanistan'I ziyaret eden rahmi Koç Yunanistan'ın önemli gazetelerinden biri olan KATHİMERİNİ gazetesinin İstanbul Muhabiri'ne verdiği reportajda özellikle Batı Trakya'dan şöyle bahsediyor:
"Görüyorum ki bir çok Türk işadamı Batı Trakya'ya özel ilgi duyuyor ve Batı Trakya'da yatırım yapmaya çalışıyor. sebebi son deree açık aslında, Batı Trakya Avrupa birliği sınırları içinde, Türkiye ye son dereec yakın ve iletişimi çok kolay. Bu yüzden Bölge yatırım yapmaya son derece cazip! Belki( iki ülke arasındaki ) ekonomik ilişkilerimizin gelişmesi bu bölgeden başlarsa başka alanlarda ve bölgelerde gelişebilir".
Batı Trakya'lı genç nesil en az üç dilli olduğundan dolayı iki ülke arasında ticaret hacmini gelişmesi için iyi bir aracı kesim oluşturabilirler.
Bunun yanısıra son olarak ÜLKER Batı Trakya'ya girmiştir. ASE Ltd, Şt. adlı şirketin üstlendiği genel dağıtım Trakya çapında yapılmaktadır.
Batı Trakya'da yaşanan ilginç bir olgu da meslek beğenmeme ve sıfat düşkünlüğü gibi ilginç bir durumdur. Bu da toplumun ezilmişlik sendromunun farklı bir dışa vurumudur. Bu bağlamda bir çok meslek sırf bu tür anlmasız bir tavırdan, bunun yanısıra da genel bir bilgisizlikten dolayı gelişememiştir. Örneğin ziraat Mühendsisliği, Veterinerlik çok önemli, bölgede geniş bir piyasası olan meslekler olmalarına rağmen tarımla ilgil olduğundan dolayı pek te takdir edilmemektedir.
DİKATSA dan sonra belli başlı mesleklerde Valilik tarafından çalışma izni ve de mesleki odalara kayıt olmak gibi bir süreç meslekteki herkesin Türk-Yunan farkı gözetmeksizin takip etmesi gereken bir süreçtir. Ancak bu süreç Batı Trakya'lı Türkler için zaman zaman bilerek abartılı bir derecede uzatılmıştır.
Batı Trakya Türk Azınlığı olarak bugüne kadar ciddi bir sanayi yatırımına girmemişiz. temel sabepleri arasında ilk göze çarpanlar arasında Batı Trakya'dan sermayedatrların Türkiye'ye zamanla göç etmeleri, ve bütün baskıların ve kısıtlamaların karşısında ezilmiş olmamız yatar. Ancak herşeye rağmen gelecek umut vaat etmektedir.
Batı Trakya'nın ilk sanayicisi olan ve ALSAMAR AEBE şirketinin sahibi olan Sn Ali MÜMİNOĞLU söz konusu panelde kendisi anlatıyor.
Herşeyi oluşturabilecek güçte insanlarız fakat yapmıyoruz, yapamadık. çok şeyler yapabiliriz. Benim ufak bir tecrübem var. On beş seneden beri ben 2-3 sanayide çalıştım. Sonra da bir mermer fabrikası monte ettim. En nihayet '93 Kasım'ında bu şirketi faaliyeti başladı. Faaliyet mermer sektöründeydi. Bu fabrikada mermer kestik ve üretimin % 80 'i ihracata yönelik. İki yıllardan beri şirketin bilançoları resmi gazetede yayınlanmaktadır.
1892 Kanuna göre burada yatırım yapmak için bankalar tarafından krediler veriliyor Geçen yıl, bu yıl yeni teknolojiye sahip bir fabrika kurmak için bir "Fizibilite Raporu" yaptık. Onaylandı. Başka bir fabrika için 300 milyon drhlik kredi alabilmek için yaptık. Trakya'da oluşumuzdan dolayı projenin sermayesinin % 45'i devlet tarafından hibe ediliyor. Yani 130-140 milyon drh. bağışlanıyor. Sermayenin % 20'ni sizin şirket sahibinin yatırması lazım Yani 60 milyon drh. paranız olması lazım. şirkette istenen belgeler gösterilirse, müşteri görünürse, maliye ve sosyal sigortalar borcu yoksa iyi bir yatırım olduğunu tespit ederse, banka kredi veriyor. Bu kredinin de faizi % 7.5.
Biz Ortak Pazar üyesiyiz. Bundan bir yıl önce sayın Yonnis Cen Gümülcine'ye geldi. Gümülcine'de "Finalize edilecek malların" reklamını yapan bir kuruluş oluşturuldu. Bunun Gümülcine'de şubesi var. Ortak Pazar'ın bize sunduğu pek çok programlar var, mesela "İnternet" programı. İnternet programının sınır bölgelerde olan ülkelerle işbirliği yapma programı. Bunu Ortak Pazar ödüyor. Bulgaristan, Türkiye, Arnavutluk gibi sınır bölgelerde olan ülkelerde ticaret yapınca, İnternet programına giriyorsunuz. Bu program aracılığı ile sermaye (capital), şirket bilgilerini kolayca öğrenebiliyorsunuz.
Kollektif bir ?irkette, ortaklar birbirlerine güvenmeli, i?çiler de uyum ve sadakat içinde çalışmalıdırlar. Bu şekilde ilerleyen bir iş mutlaka başarılı olacaktır.
Asıl mesele bu. Bizim elimizde ürettiğimiz ne mal var? Batı Trakya Türkü genelde çiftçi. Onun ürettiği buğday var, mısır var, pamuk var. İzni az verilmiş olan bir de domates var. Satılabilecek olan malları da düşünelim. Mesela ne satılır? Tütünü hiç düşünmüyorum, çünkü tütün 5, 10 ya da 20 yıl sonra belki hiç satılmayacak. Ancak Afrika ve Orta Asya ülkeleri satın alacak. Avrupa yavaş yavaş tütün alımını, sigara üretimini azaltıyor. Satılacak olan başka bir mal da undur. Ekmek hepimizin ihtiyacı. Bunun içinde buğday'a yoğunlaşabiliriz. Domates'te üzerinde çalışabilceğimiz bir baçka ürün.. Bana gelen ticari broşürlerde İslam ülkelerinde salça'ya büyük bir talep var. O ülkelere salça satılabilir, tabii satışı yapabilecek kimselerin Arapça, İngilizce bilmeleri gerekmektedir. Avrupa'ya da salça satılabilir. Bir de mısır; hayvan yemi de oluyor, çocuk maması da. Önce küçük çapta bir işten başlamalı, örneğin küçük bir domates fabrikası gibi, 800 milyon drh. cıvarında bir domates fabrikası yapılabilir. Bir de, pamuk ki Gümülcine bölgesinde ekilen en yaygın ürünlerden biri. Biz ancak bunu paketleme işine girebiliriz, çünkü bundan iplik üretmek için kurulması düşünülen fabrikaya çok büyük sermaye gerekmektedir. Bu arada "konfeksiyon"u da unutmamak gerek. Yiyecek, çocuk, kadınla ilgili bir mal üretelim. Biz erkekler pek fazla elbise almıyoruz, fakat çocuklarımız ve kadınlarımız için oldukça fazla tüketiyoruz.
Daha ağır sanayiye gidemeyiz; mesela demir-çelik yahutta alüminyum, bunlar çok ilerde belki olur.
Alt yapı yapmak, insanımıza, gençlerimize iş olanakları sağlamak gerekir. Bende çalışan işçiler işlerinden de kazançlarından da çok memnun. Bir de Avrupa Ortak Pazar Programlarına bu yapılacak olanların, yapılması düşünülen şirketlerin girmesi lazım. Atılgan insanların lisan bilmesi şarttır. Parasını yatırmış olan insan sene sonunda bilanço çıktıktan sonra adam bu işten bir drahmi kazanmalı. Kaybetse bile o insanlara bunun nedenlerini açıklansın o insanlara.
Gençlere, tahsil yapmış kişilere ekonomistlere, iktisatçılara, işletmecilere, mühendislere işler, işyerleri açılır. Bu benim söylediklerime medyanın da büyük katkısı olacak. Basın burada bu sanayi veyahutta ekonomi meselelerinde aktif rolü olabilir.
Dr.Sadık büyük bir şirket kurmayı düşünüyorduk, fakat o aramızda artık yok. Yalnız basın deyince ben, basından bazı küpürler vardı. Bundan şunları gördüm, bunları okumak istiyorum: "Tutanaklardan anladığımıza göre görüşler, Batı Trakya'da bir fabrika kurulması üzerinde toplanmaktadır. Fikir güzel, ancak Batı Trakya Türkü'nde, yani bizlerde, fabrika kurma işletme deneyimi, bilgisi ve cesareti yoktur." şimdi eğer basın böyle yazarsa, hakikaten cesareti olan bir insanında cesareti kırılır. Basına bu konuda çok büyük iş düşer. Bir yatırım yaparken riske girmeyi göze almalısınız. Örneğin, bir dükkan açarken bile onun rafına, kapısına cebinizden bir sürü para harcıyorsunuz. Bu işlerde böyle şirketler kuruldu mu, bence herşey yolunda girer, çünkü biz herşeyi yapabilecek kapasitede insanlarız
Makalemizin daha önceki noktalarında da farklı başlıklar altında bir göçün yaşadığını belirtmiştik. Resmi olmayan, anacak kabaca yapılan istatistiklere göre bugüne kadar 4000'in üstünde Batı Trakya'lı üniversite mezunu Türkiye'de bulunmaktadır. Üniversitelerini bitirdikten sonra Türkiye'de çalışmaya başlamış ve Türkiye'de iş kurmuş yatırım yapmıştır.
Bunun yanısıra yine gayri resmi istatistiklere göre bu yıl Türkiye üniversitelerinde 1000'in üstünde üniversite öğrencisi bulunmaktadır.
Ancak Batı Trakya'da bulunan mezun sayısı 250 cıvarında dır. Bu rakam takriben %5.88 gibi bir orandır. Yani bugüne kadar Batı Trakya'lılar arasından üniversiteden mezun olup ta geri dönen sayısı ancak %5 olmuştur. Bu rakamlar kaba taslak 20 yıllık bir süreyi temsil etmektedir.
Sebeplerine nedenlerine dair çeşitli üst noktalar değinmiş olduk. Ancak belirtmek istediğimiz bir kaç önemli nokta daha vardır.
Nedenler
Batı Trakya'lı üniversite mezunları doğdukları büyüdükleri kasaba ve köy ortamından çıkıp ilkokul, ortaokul, lise ve üniveristeli yıllarını bir Büyükşehir, Kent ortamında geçirmeye başalayınca, memleketin sosyal dokusundan çıkıyor Yunanca öğrenmiyor ve bu farklı kültüre alışıyor. Aydın kimliklerini bu ortmalarda elde ettikleri için geri dönüp küçük bir köy ya da kasaba ortamına dönmek istemiyorlar.Çeşitli noktalarda belirtmiş olduğumuz baskıların yaşandığı ortama girmek istemiyorlar.Eğitimli, eğitimsiz çelişkisi içinde ilginç ikilemler yaşıyorlar
Bunun yanısıra da daha önceki noktalarda da belirttiğimiz gibi önderlerin ekonomiye karşı son derece duyarsız olmaları, olayı zorlaştıran unsurlardandır. Lider kadrolarımız hep, mikro ve makro, yerel sorunlarla siysal ortamlarda ilgilenirken ciddi anlamda, toplumsal ve ekonomik sorunlara karşı malesef duyarsızlar, ve bilinçsizdirler
Ek olarak yatırımlarına yokluğu ile gençleri yönlendirecek kurumların yokluğu da gençleri sisteme adapte olmalarını engelleyen faktörler haline geliyor.
Ancak daha önceki başlıklar altında da belirtildiği gibi eğer Batı Trakya'da bir dizi ciddi sanayi yatırrmlarına girilecekse, ciddi anlamda dış ticaret yatırımlarına ve Yunanistan içinde ekonomik bağlar kurarak bir dizi yatırımlara girilmesi düşünülüyorsa, kaçınılmaz olarak bu yatırımları yönetecek insanların profesyönel yapıda olması gerekmektedir.
Her işin bir uzmanlığı olduğu gibi, bu işin uzmanlığı da profesyonel yöneticilik, işletmecilik, ekonomi, pazarlama, finans uzmanlığı, çeşitli mühendislik alanının uzmanlarıdır. Bu bölümlerde okuyan insanların gelecekte buraya gelmeleri gerekmektedir. Ancak bu yönetici adaylarının kendilerine güvenerek geri dönebilmeleri için her kesimden destek görmeleri gerekmektedir. Bunun temelinde de şu andaki yöneticilerin gençleri dürüstçe desteklemeleri ve yetiştirmeleri gerekmektedir.
Yönetici adaylarının, Üniversite eğitiminin yanısıra sosyal aktivitelerde bulunmaları, öğrendiklerini kısmen de olsa gerçek hayatta eyleme dönüştürebilmeler gerekmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı hem Yunanistan vatandaşı, hem de Avrupa vatandaşıdır. Bu bağlamda yönetici adayları hem ulusal, hem de uluslar arası derneklerde faaliyetler göstermelidir. Bu faaliyet elanları ile ilgili olarak AEGEE (Avrupa Öğrenci Forumu), AIESEC (İşletme, Ekonomi; Bilgisayar Mühendisliği), ELSA Avrupa Hukuk Öğrencileri Birliği, ILSA (Uluslararası Hukuk Öğrecileri Teşkilatı) gibi kuruluşları önerebiliriz. Bu tür kuruluşlarda çalışma yapmanın sebepleri arasında Avrupa Birliği'nin vatandaşalarına sağladığı imkanları, bu çeşit kuruluşlara giderek, görerek öğrenmeli, uluslararası deneyim kazanmalıdırlar.
Toplumun ilerlemesi için gençlerin, genç fikirlilerin desteklenmesi gerekmektedir. Düzenli olarak ekonomik haberleşme sistemi kurmalı, Ekonomi Panelleri düzenlemelidir. Yerel basınımızda, gazetelerde daha fazla ekonomiyle ilgili haberlerin çıkması gerekmektedir.
Genç yöneticilerin kendilerini Batı Trakya ortamına hazırlayabilmelri için bir proje yarışması düznelenebilir. Her yıl yılın belirli bir dönem
Batı Trakya'da konuyu üstlenebilecek bir kuruluş tarafından proje yarışması gerçekleşebilir. Bu yarışmanın sonucunda en iyi iki proje çekici bir şekilde ödüllendirilir. Bu yarışma sayesinde Batı Trakya ile ilgili yaratıcı fikirlerin gençler tarafından üretilmesi sağlanabilir. Bu üretim sonucunda da bu birikim yıldan yıla büyür, belirli bir olgunluğa ulaştığında da Batı Trakya'da yapılabilecek yatırımlar la ilgili bir konu havuzu oluşmuş olur. Bunun yaınısıra da Batı Trakya'ya dönmeyi planlayan, düşünen yönetici adaylarına mesleki ilgi alanları ile ilgili olarak çalışma ortamı yaratılmış olunur.
Bu tür bir yarışma projesi toplumun keniş kesiimleri, iş dünyası tarafından desteklenirse, Genç Akademisyenler Topluluğu tarafından organizasyonu yapılabilinir.
Bunun yanısıra, iş dünyasına ait çeşitli Sivil Toplum Kuruluş'ları tarafından düzenlenebilecek, uluslararası ve ulusal ticaretin kuralları, temel ekonomi kavramları, iş dünyasında örgütlenme, uluslararası ticereti organize eden yönlendiren kurulaşlar üzerine seminerler Batı Trakya'lı esnafın bilgilenmesi, ve bilinçlenmesi doğrultusunda son derece yararlı çalışmalar olacaktır.
Yıllardan beri çeşitli ekonomik kısıtlamnalar sonucunda Batı Trakya'lılar sermayelerinin büyük bir kısmını çeşitli yollarla özellikle Türkiye'ye aktarmışlardır.
Sermaye oluşumu hakkında Batı Trakya'da tartışılan alternatif arayışlar bulunmaktadır. 1990 yılında gayri resmi kaynaklara dayanarak, yerel muhasebeciler arasında dolaşan bir dedikoduya göre Batı Trakya'dan Türkiye ye her yıl 8 milyar DRH akmatadır. ($ 8.350.000 cıvarında bir paradır.) Bu paranın Türkiye akmasının sebepleri arasında sermaye transferleri, öğrenci harçlıkları gibi temel sebepler bulunmaktadır.
Orta halli Batı Trakya'lıların büyük bir kısmı ortaklıklara giderek şirketler kurmamışlar, bu sermayeleri bir bakıma ezilmişlik duygusuna tepki olarak gayri-menkul satın alımında değerlendirmişlerdir.
Bunun yanısıra sayıları az olmakla beraber, Batı Trakya'dan gelip te Türkiye'ye yerleşen zenginler arasında en ünlüler arasında Cavit Çağlar, Şükrü Şankaya gibi isimleri, ETİLER grubunun sahiplerini, saymak mümkündür. Bunun yanısıra, sermayesi ve girişmciliği doğrultusunda çeşitli sektörlerde yatırımlar yapmış insanlarda bulunmaktadır.
Son yıllarda Batı Trakya'da ekonomik kısıtlamaların ver baskıların azalmaya başlamsıyla Batı Trakya'lılar artık Yunanistan'da da gayri menkul alımına başlayabilmeleri ile bu sermayeler Batı Trakya sınırları içerisinde kalmaya başlamıştır.
Bunun yanısıra 90'lı yılların ilk yarısında Dr. Sadık Ahmet'in Batı Trakya'da gündeme getirdiği ekonomik kalkınma ve yatırım projeleri sayesinde Batı Trakya'lılar orta çaplı şirketler kurabilmek için büyük yatırımlara girebilmek için sermeye birikimleri oluşturabilmek için çeşitli alternatifler geliştirmeye başladılar.
Bunlardan bir tanesi Dr. Sadık Ahmet'in başını çekitiği bir proje kendisinin ölümü sonucunda yarıda kaldı.
Bunun yanısıra uzun zamandır ekonomi ile ilgili muhabbetlerde halk tarafından dile getirilen bir başka beklenti de 1994 yılının başında gerçekleşti. Almanya'da yaşıyan işçilerin bir kısmının bir araya gelerek, Batı Trakya'nın gelişmesine gerçekten katkıda bulunabilmeleri için 2 Ocak 1994'te Meshede şehrinde yaptıkları ilk toplantı ile Ekonomik Danışma Kurulunu kurdular. Devamında çeşitli kentlerde yaptıkları toplantılarla kendi aralarında verdikleri sözlerle 550.000 DM cıvarında yatırıma dönüşebilecekleri bi r sermaye toplamışlardır.
Ekonomik Danışma Kurulu'nun başında bulunan Cafer Alioğlu ve Cemali Ahmet konunun liderleri olarak görünmektedirler. Konuyla ilgili bir başka sevindirici durum da 2. Batı Trakya Kurultayına gelen Ekonomik Danışma Kurulu ekibi, Ekonomik Danışma Kurulu'nun Batı Trakya Dış Ticaret ve Sanayi şirketi'nin kurulduğunu ve başında Sn Aynur Bozali'nin olduğunu açıklamışlardır.
Bunun yanısıra 23 Ağustos 1995 tarihinde yapılan panelde konuşan Ekonomik Danışma Kurulu Başkan Yardımcısı Cafer Ahmet aşağıdaki bilgileri aktarmıştır:
"2 Ocak 1994 tarihinde "Ekonomik Dayanışma Kurulu" adı altında bir kurul oluşturduk. Şu anda elimizde 550.000DM bulunmaktadır. Bu paranın 1.000.000 DM.'yi aşacağından eminiz. En basit düşüncemiz şudur: Diyoruz ki 10 dönüm tarla alalım, bu tarlanın üzerine süpermarketini, yanına benzin istasyonunu kuralım. Yanına kafeteryasını, düğün salonunu, yanına toplantı salonunu, şöyle 25-30 odalık bir motel inşa edelim. Bütün Batı Trakyalı hemşerilerimizi bu kurulu desteklemeye davet ediyorum. Öncelikle insanımız bu kurulu desteklemekte tereddüt ediyor, paralarının ne olacağını, ne şekilde, hangi yatırımlar için kullanılacağını ve kar edip edemeyeceklerini sorguluyor. şu anda bölgede örgütlenmiş durumdayız ve bu işi sonuna kadar götürmekte kararlıyız Amacımız, sizin desteğinizle daha sağlam bir örgüt kurup, daha bilgili ve deneyimli insanlarla çalışıp, toplumumuz adına dev ekonomik adımlar atmaktır"
Aynı paneldeki konuşmacılardan Ali Kamber konuyla ilgili ek olarak Dr Sadık Ahmet'in düşüncelerini aktarmaktadır.
"Rahmetli Dr.Sadık Ahmet toplumun kendi haklarını savunabilmesi için ekonomik gelişmenin şart olduğuna inanmıştı. İlk adımını da "kefaleo" dediğimiz sermaye toplayabilmek için kendisi bankada bir hesap açmıştı. Şu anda bu iş yatmış durumda. İlerki aşamalarda nasıl gelişir bilemiyorum. Bütün bunlar şuradan geçiyor: "Biz Trakya'da yaşayan insanlarız ve 280 köyde yaşayan bir topluluğuz. Ortalama 100 aileden 28.000 aile yapar. Her aile 1000$ verse, 250.000 drh. Bu rakamda hisse payıyla insanlara paylaştırıp sonucu kar veya zarar olacak bir iş başlatabilirsiniz. Ama önce azınlığımız bu 250.000drh. kaybetmeyi göze almalı. Bu düşünceyi aşılayabildiğimiz taktirde yatırımlar başlar. Yatırım yapmak isteyen bir kimse, önce yapacağı işin planını, projesini ortaya çıkarır ve bedelini ortaya koyar. "Fisibilite Raporu” dediğimiz bu rapor, 1.000.000.000 drh. ise, bunun % 20'sini nakit olarak göstermek zorunda. % 20'de 200 milyon drh yapıyor: Yunanistan bugün için orta çaplı herhangi bir yatırımı da artık 1milyardan aşağı düşürmemek gerekir. Çünkü 10 kişinin çalıştığı küçük bir üretim işletmesi 450-500 milyon drh.'e maloluyor. Bunun % 20'sini elinde bulunduran arkadaş % 45 oranında bir rakamı "Oramak" dediğimiz "Küçük İşletmeleri Destekleme Fonu"ndan alıyor. Diğer "kinisi kefaleu" yani hareket parası içinde bankadan düşük faizli sanayi yatırım fonundan yardım alabiliyor. Sınır bölgelerinde her yeni açılan işe İş ve İşçi Bulma Kurumu, 2500drh. ile 3500drh arasında işletme sahibine yardımda bulunuyor. İlk defa piyasaya çıkan bir kimse, dükkanını açtıktan bir süre sonra G.A.T.'ye müracat ediyor ve 1milyon-1milyon 200drh. Arasında geri verilmemek şartıyla, yapmış olduğu yatırımı göstererek yardım alıyorlar."
Bunun yanısıra Batı Trakya'da yeni sermaye oluşumları için arayışlar devam etmektedir.
Bölge halkı aslında fırsatlar verildikçe, bilgisi dahilinde girişimcidir. Ancak bu girişimcilik riskin minimum olduğu durumlarda hep küçük çaplı operasyonlar için geçerlidir.
Gerekli bilgi ve tecrübe birkiminin oluşmasıyla, insanların,esnafların, potansiyel yatırımcıların bilgilenmesiyle, bilinçlenmesiyle girişimciliğin artacağı tahmin edilmektedir.
Ancak girişimciliği kışkırtmak için kurumların, yada STK'lar içinde birimlerin oluşması gerekmektedir.
Batı Trakya'lıların çok temel olarak bilinçlenmeleri gerekn noktalardan bazıları aşağıdaki gibidir.
Dikkat edildiği üzere üstünde önemle durduğumuz konular Batı Trakya'lıya tamamen yeni olan, belki yeni yeni tartışılmaya başalnan konulardır. Bu doğrultuda Batı Trakya'lıların bu konularda acilen daha fazla bilgilenmeye ihtiyaçları vardır.
Bu doğrultuda bu konuda araştırma, yapıp bu konuyla ilgili çalışmalar yürütne gençlerin, üniversite mezunu profesyönellerin kurumlar tarafından desteklenmesi gerekmektedir.
Bu destek sadece sözde, ve manevi şeklinden öte, araştırmaların bir kısım finansmanın kurumlar tarafından karşılnması halinde olmalıdır. Hatta bunun yanısıra, bölgenin kalkınması için çalışmalar yapan, gençlerin, STK'lar tarafından, Vakıflar tarafından desteklenmesi gerekmektedir.
Ancak bunun yanında şu da belirtilmelidir ki, Batı Trakya'lılar Yunanistan vatandaşıdırlar. Batı Trakya'lıların hemen hemen tümü Yunanistan vatanadaşıdırlar, Yunan kanunlarına tabidir. Bu nokta kesinlikle unutulmamalıdırlar.
Yunanistanda Türkiye karşı var olan negatif hava yüzünden çeşitli zaman dilimlerinde çeşitli Türk iş adamlarının Yunanistan'da yatırım yapma istekleri, çeşitli bahanaelerle, red edilmiş, engellenmiş, ertelenmiştir.
Bu bağlamda Türkiye'den direkt ektarılan bir sermaye Batı Trakya'da yarardan öte, yaratacağı tartışmalardan dolayı zarar da getirebilir. Bu doğrultuda, Türkiye'den yapılacak her türlü sermaye aktarımı, Joint Venture Şekilde düşünülmelidir.
Bunun yanısıra, Türkiye'deki şirketler Yunanistanla ilgil dış ticarette, Batı Trakya'lı gençler ile çalışarak Batı Trakya'lıların dış ticaret tecrübelerinin artmasında katkıda bulunabilirler.
Türkiye'deki, işdünyasının kuruluşları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Batı Trakya'lıları yukarıda belirttiğimiz noktalarada desteklemeleri, Türkiye'li kuruluşların düzenledikleri toplantılara davet etmeleri Batı Trakya'lıların bilgi birikiminin artmasına katkıda bulunacaktır.
Batı Trakya Avrupa Birliğinin en az gelişmiş bölgesi olarak bilinmesine rağmen, barışçıl ve herhangi bir şekilde Yunan toplumu ile her anlamda çekişmeden çekinerek, kalkınma atılımını gerçekleştirmesi mümkündür. Ancak bunun ciddi bir çalışma süreci içinde geçekleşebileceği unutulmamalıdır. Batı Trakya'lar Yunanistan vatandaşı bir Türk kökenli azınlık olduklarından dolayı Yunan Ekonomisi içinde değerlendirilmelidir. Ancak bu bağlamda değerlendirilirse kalkınma planlaması daha sağlıklı ve gerçekçi olabilecektir.
|
|
|
|